Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair Aytül Ömeroğlu’nu, kızı Filiz Ömeroğlu ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazılarını, şiirlerini yalnızken sakin ve sessiz ortamda hızlıca yazar. Gün içinde genellikle düşüncelidir. Gezerken, okurken, dinlerken hep yazacaklarını düşündüğünü anlarsınız. Zeytin ağaçlarını yazarken zeytinleri karşısına alıp ilham aldığını biliyorum. Yürüyüşlerinde onların fotoğraflarını çekerek birebir onların imgeleriyle çalıştı. Şiir kitabını yazarken ağaçlara çok bağlanmıştı ve onların her birinin hikayeleri olduğunu düşünüyordu. Yakınımızdaki bir okulun bahçesinde 800 yıllık ağaçları inşaat yüzünden görememiş, kesildiğini sanmış, telaşla eve ağlayarak geldiğini hatırlıyorum.
Annenizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Hümanisttir ve sonsuz bir doğa sever olarak yaşayan her canlının birbiriyle bağı olduğunu düşünür ve enerjisel olarak etkileşimlere duyarlıdır. Bu dünyanın en saf varlıkları olan bitkilerle, hayvanlarla, çocuklarla özel bir bağı vardır. Ben de bu konulara meraklı olduğum için evrenin, ortam ve enerjinin insanları nasıl etkilediği konusunda öğrendiklerimizi paylaşırız. Ayrıca annem okuduğu kitapları bize özet geçer. Yazarların yazın dili, kitabın ana fikri gibi detayları bizimle paylaşır. Tabi bu bizim için de iyi bir ön bilgilendirme oluyor. Çoğunlukla güncel kitapları ondan duyarım.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Ben anneme ancak görseller ve fotoğraf konusunda yardımcı olabiliyorum. Ancak bu çalışmasında fotoğrafları da kendisi çekti. Ben bir amatör fotoğrafçı olarak gayet başarılı buldum, müdahaleye gerek kalmadı. Aklına koyduğunu öğrenip yapabilecek kadar güçlü ve zekidir.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Annemi nasıl tanımladığımı sorarsanız dünya üzerinde her tür canlıyla iletişim kurmak üzere her an kendisini buna açtığını ve her varlığın hikâyesini anlamaya çalıştığını düşünüyorum. Gün içindeki en önemli ritüeli budur. Bu sayede de soyut ve derin bir dünya ile bir bağ tesis ediyor, aynı zamanda da ilham alıyor. Bu; çoğumuzun duygularına ve duyularına kapalı yaşadığını düşünürseniz çok değerli bir özellik. Aslında her türlü sanatın ardında böyle bir derin bakış olmalı. Zaten ancak böyle bakanlar ve böyle hissedenler samimi sanat eserleri yaratabiliyor.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Cennet Yolu (John Steinbeck) , Yılmaz Özdil (Anka Kuşu).
edebiyathaber.net (12 Mayıs 2022)