Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Başak Arslan’ı, arkadaşı yazar Meral Adalı ile konuştuk.

1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Başak’ın disiplinine hayranım, önce bunu söylemeliyim. Okumadığı ya da yazıya zaman ayırmadığı neredeyse hiçbir gün yoktur. En önemlisi de bunu ödev duygusuyla yapmaması, yaşamının doğal akışı haline getirmesi. Okuma ve yazma Başak için günün ilk ışıklarıyla başlar, dolayısıyla evde, işte fırsat bulduğu her an okur ya da yazar. Bunun dışında sadece yazmak için düzenli gittiği cafeler vardır. Benim de ona eşlik ettiğim zamanlar başlı başına anlar, anılar toplamı. Hem yazıp hem sohbet edebiliyor olmak harika. Aramızda doğal bir ritim var. O an üzerinde çalıştığımız öyküyle ilgili konuşurken bir anda sessizleşip yazıya döneriz. Ya da günlük hayatla ilgili bir konudan bahsederken bir anda yazdığımız metindeki o bir türlü halledemediğimiz anlatım bozukluğuna geri döneriz.
2) Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Başak, Deniz(Eldam) ve ben sürekli iletişim halindeyiz. Kim ne yazıyor, hangi kitabı okuyor buna zaten hakimiz. Hatta birbirimizin bir sonraki öyküyle ilgili kafasında dönen taslaklardan bile haberdarız. Öykünün belirmeye başladığı ilk andan finale kadar olan sürecin her aşamasını birbirimizle paylaştığımız için sorunun cevabı tam olarak her şey.
3)Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Eleştiri toleransı çok yüksektir bu da gıpta ettiğim başka bir özelliği. Bundan daha önemlisi geri dönüş konusundaki azmi. Çevrimiçi toplantılarımızın sonunda bilirim ki Başak uyumamış ve metnin aksayan yönlerine kafa yormuş, düzenlemiş yeni bir versiyonunu mutlaka oluşturmuştur. Öykü yazmak, öykü okumak, öyküye kafa yormak… Başak’ın deyimiyle öyküye sarılmak. O gerçek bir öykücü. Odağında öykü olan, düştüğünde yazarak ayağa kalkan, incindiğinde öyküye sığınan, yazarak var olan biri.
4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Dolmakalemler Başak için bir arzu nesnesidir. Bu anlamda da hatırı sayılır bir koleksiyonerdir. Birbirinden güzel defterleri vardır ve en azından biri hep yanındadır. Üzerinde çalıştığı öykülerle ilgili notları, taslakları bu defterlere yazar. Öykü fikirleri, taslakları ile dolu bu defterler odasının bir köşesinde birikmektedir.
5)Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Yeni çıkan öykü kitaplarını mutlaka takip eder. Başak bir öykü kitabını bitirdiğinde Deniz’le en çok merak ettiğimiz hangi öyküye kaç yıldız verdiğidir. Beş yıldızı alan öykü olmuş mu, tek yıldız verdiği öyküler hangisi, üzerine mutlaka konuşuruz. Bir araya geldiğimizde beş yıldız verdiği öyküyü Başak’ın sesinden dinlemek de bizim için ayrıca keyiflidir. Birlikte yaptığımız seyahatleri tatilleri sabaha kadar süren sohbetleri düşündüğümde aklıma gelen sahne hep aynı. Başak herkesten önce uyanmıştır, kahvesini içerken üzerinde çalıştığı metne hiç değilse göz gezdirmiş, üzerine mutlaka bir öykü okumuştur. En son elinde Rachel Cusk’ın “Diğer Ev” adlı kitabını görmüştüm. Storytel’de de benim önerimle Sally Rooney “İntermezzo’yu” dinlemeye başlamıştı.
edebiyathaber.net (13 Mart 2025)