Yazarın Odası: Betül Şenkal, Uğur Deveci | Meltem Dağcı

Temmuz 25, 2024

Yazarın Odası: Betül Şenkal, Uğur Deveci | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Çevirmen Betül Şenkal’ı ve yazar Uğur Deveci’yi birlikte yaşadıkları kediler anlatmak istediler.

Yazılarını nerede yazarlar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Normalde ikisinin de masası vardı fakat bu aralar masasız kaldılar. Yeni taşındığımız geçici ev küçücük, tam yerleşemediler. Bu yüzden biraz gezenti yazıyorlar şimdilik. Mesela şu an her birimiz ayrı yerde uyuklarken ikisi açık mutfağın yüksek tezgâhında çalışıyorlar. Betül çevirileri için okumalarını da masada yapıyor, Uğur o konuda biraz bizi taklit ediyor. Koltukta yatıp okuyor. İlginç anıdan sayılır mı bilmiyoruz fakat arada yaşadığımız ve sevdiğimiz bir halleri var. Yazdıkları cümleler, tam yerli yerinde kullandıkları sözcükler hoşlarına gidince oyun ipi bulmuş kedi gibi seviniyorlar. Birbirlerine okuyorlar. Gözleri ışıldıyor. Seviyorlar galiba yaptıkları işi…

Birbirleriyle yazı/okuma üzerine neler paylaşırlar?
Onları bir araya getiren, tanışmalarına vesile olan şey edebiyat, bunu biz bile biliyoruz. Bu yüzden bu paylaşımdan daha çok bir hal olmuş onlarda. İkisi de okudukları metinleri -bilerek ya da bilmeden- birbirleri için de okuyorlar. Kitapların içinde diğerinin işine yarayacak olanları da arayıp buluyorlar. Eskiden birbirlerinin işlerine daha çok karışırken şimdi daha mesafeliler. Öyle de olması gerekiyormuş, ikisinin de yeni yolunda paylaşılması gereken ve çokça değeri görmezden gelinen şey işte bu sessizlikmiş. Bir de çevirmenin, yazmanın, okumanın dışında maalesef birbirlerine destek olmak zorunda kaldıkları, paylaştıkları tatsız bir durum var. Sektördeki insanların bizim hiç hak etmediğimiz halde üzerimize yapışmış olan sözcükle özetleyeceğimiz nankörlükleri. Duydukları, gördükleri, şahit oldukları, yaşadıklarına rağmen çevirmekten, yazmaktan, yaptıkları işe inanmaktan vazgeçmemelerinde ürettiklerine, birbirlerine ve bizce bize olan sevgi ve saygılarının payı büyük.

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/öneri alır?
Kedilerden ne fikir alabilirler ki diye düşünebilirsiniz fakat işin aslı öyle değil. Dilimiz döndüğünce anlatalım. Bizi sevmek öyle kolay iş değil. Bunun için sahip olunması gerekenler var. Sabır, inat, özveri ve faydalı anlamıyla disiplin. Bazen onları çok zorluyoruz, farkındayız ama ne yapalım doğamız böyle. Uykularını bölüyoruz, bilgisayarlarına soda döküyoruz, çalışırlarken defterlerinin, kitaplarının üstüne yatıyoruz fakat anlık parlasalar da sabredebiliyorlar. Bizi sevmeye inatla devam ediyorlar. Mamamız, ilacımız bir sürü külfetimiz var gıkları çıkmıyor. Yemek saatimiz şaşmıyor, bakımımız aksamıyor, tatillerini, gezmelerini bile bize göre ayarlıyorlar. Hafta sonu, bayram, tatil matil yok. Hep aynı düzen. Dalga mı geçiyorlar ciddiler mi bilmiyorum fakat arada bize en azından kahve yapmayı öğrenin diye söyleniyorlar. İçmediğimiz kahveyi ne diye yapacakmışız deli midir nedirler ya? Yaptıkları iş için de aynı şeyler geçerli. İkisi de aylarca hatta bazen yıllarca aynı kitap için sabırla çalışabiliyorlar. Çevirdikleri, yazdıkları kitaplardan kazanacakları para, çalışmak için topladıkları kitaplara harcadıklarının yanında komik kalıyor. Evin en büyük gideri kitap ve mama. Bizce olması gereken de bu zaten. Hayat izin verdiğinde her gün masadalar. Hafta sonu, bayram, tatil matil yok. Hep aynı düzen. Bütün bunlara rağmen de yaptıkları işi sevebiliyorlar, tıpkı bizi sevebildikleri gibi. Küçük bir ilave kitaplarda onlara kahve yapmıyor fakat onlara gıkları çıkmıyor.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Hep yapamasalar bile ikisi de sabahın tazeliğinde çalışmayı istiyorlar. Uyanıp çok oyalanmadan, gün üstlerine gelmeden çevirmeye, yazmaya başladıklarında hem yüzleri, hem de önlerinde açık duran sayfalar gülümsüyor. Biz biraz aç kalabiliyoruz öyle olduğunda ama o kadar da olsun. Onun dışında olmazsa olmazları bize yemek vermek, tuvaletimizi temizlemek, evi süpürmek ve kahve. Bizce kahveye o kadar da gerek yok, masada kahve oldu mu bizi pek istemiyorlar. İkisinin çalışma alışkanlıkları biraz farklı. Betül etrafında biz de dahil dolanan canlı ve ses istemiyor, Uğur ise kurtlu, sürekli hareket ediyor. Bizim gördüğümüz kadarıyla Betül masa başında üretiyor, Uğur bu dolanmalarda; yemek yaparken, koltukta boş boş yatarken kafasında kurduklarını üşenmediği ve sabit durabildiği zamanlarda yazıya döküyor.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Bu soruya cevap vermeden önce okuduklarını gün kapatma ve masa kitapları diye ikiye ayırmak gerektiğini belirtmemiz gerekiyor. Gün kapatma kitaplarında Betül en son Yaşını Gösteren Kadınlar’ı bitirdi. Şimdi Sevgili Michele’i okuyor. Uğur ise Sular Yükselirken’i bitirip Özgür’e başladı. Masada ise Betül’ün bu ara elinde en çok Muayyen Günler var, Uğur ise Calvino’nun İtalyan Masalları’nı edindi fakat henüz okumaya başladığını söyleyemeyiz. Şimdi bizim yapmamız gereken çok önemli işler olduğu için gitmek zorundayız. Acilen bir köşeye kıvrılıp uyumamız lazım. Fakat gitmeden önce son olarak söylemek istediğimiz bir şey var. Edebiyatta sokaklar gibi kedisiz, köpeksiz, ağaçsız, martısız… olmaz. Bu yüzden sayfalardan ve sokaklardan bizi ayırmaya hatta söylemeye dilimizin varmadığı şeyler yapmak isteyenlere karşı direnen herkese patilerimizle kocaman sarılıyoruz.

Kitaplar:
• Yaşını Gösteren Kadınlar, Yaşlanmanın Feminist Deneyimi
Yayına Hazırlayanlar : Hülya Üstün, Hatice Erbay, Gülsen Ülker, Dilek Alıcıoğlu Cömert, Bilgen Tümen, Aynur Demirdirek
• Sevgili Michelle/Natalia Ginzburg
Çeviren : Şemsa Gezgin
• Sular Yükselirken/Anja Kampmann
Çeviren : Regaip Minareci
• Özgür, Her Şey Parçalanırken Büyümek/Lea Ypi
Çeviren : İlknur Özdemir
• Muayyen Günler, Menstrüasyonun Gerçek Hikâyesi/Kate Clancy
Çeviren : Özde Duygu Gürkan
• İtalyan Masalları/Calvino
Çeviren : Eren Yücesoy Cenday

edebiyathaber.net (25 Temmuz 2024)

Yorum yapın