Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Çağla Çinili’yi, arkadaşı Tunca Çaylant ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Çağla’nın tüm çalışma alanı aslında kafasının içidir. Bir fikri olgunlaştırıp taslak yazı hâline getirme süreci günlerce, haftalarca üstüne düşünmesi ile gerçekleşir. Bu aşamaya gelmiş yazılmayı bekleyen metinleri ise evinin salonu ya da balkonunda yazar. Son zamanlarda ağırlıklı olarak bu iki yer arasında mekik dokuyor denk geldiğim kadarıyla. Pandemi döneminde mekânların akıbeti “aç – kapa” şeklinde yılan hikâyesine dönmezden evvel ise Galata Kuledibi’ndeki çaycı/cafe Çağla’nın yazmak için en çok vakit geçirdiği yerlerden biriydi diyebilirim. Buna Kadıköy’deki bazı cafeler de eklenebilir. Kadıköy’de ama biraz daha doğaçlama takılır kendisi. Çok çok ilginç bir anı aklıma gelmiyor açıkçası ama son günlerde sokağın diğer tarafındaki ağaca yuva yapmış kargaların günlük yaşantısına haddinden fazla bir merakla yaklaşıyor sayın Çinili. Buradan bir şeyler çıkarması olası. Bu gözlemimi paylaşmak isterim.
Arkadaşınızla yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Çağla kendisini nelerin beslediğini, nerelerden ne alabileceğini iyi bilen bir insan. Bu paralelde de çok iyi bir okur. Ben de arada ona bakış açısı katabileceğini düşündüğüm önerilerde bulunuyorum sadece naçizane. Soruyu “kitap/yazar önerisi” ekseninde algılarsam böyle cevaplayabilirim. Genel bir okuma kültürü, yazı yazma ve edebiyat paydasında konuşuyor isek de edebiyatımızdaki sorunlardan, güncel meselelerden, edebiyatın diğer disiplinlerle olan ilişkisinden vb. başlıklarda pek çok konuda süregiden bir paylaşımımız var tabii. Öykü, şiir ve düzyazının farklı formları üzerine her daim konuşuyoruz. İyi örnekler, vasat örnekler, berbat örnekler… Ucu bucağı yok paylaşım çerçevemizin.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Mantık hataları, cümle yapıları, anlatım bozuklukları ve imlâ anlamında bana güveniyor sanırım. Yayınevinde bir editörü oldu zaten öykü kitabı için ancak hem yazdığı diğer düzyazılar hem de öyküleri için ön bir okuma rica eder genelde benden. Bir yandan Ecinniler dergisini de beraber çıkardığımız için (Gökhan hariç değil tabii ki ama evlerimizin yakın olması ve pandemi sebebiyle Çağla’yla daha çok görüşüyoruz ister istemez) şiirler, öyküler, yazılar üzerine hem üslup hem içerik hem de nitelik üstüne sürekli konuşuyoruz. İyi edebiyatın peşinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz günün sonunda. Onun metinleri ve genel olarak metinler üzerinde çalışmayı ben de seviyorum ama bazen tartışmalar da yaşamıyor değiliz. Öykülerine son derece detaycı ve dikkatli yaklaştığı için çok daha sorunsuz metinler ortaya çıkarırken yazdığı diğer yazılarda, avukatlık mesleğinin getirdiği deformasyonla, yazının gidişatı sırasında dikkati dağılma ve dilekçe diline kayma eğiliminde. Uzadıkça uzayan, karmaşık cümlelerin kendisini daha saygın göstereceği içgüdüsünden vazgeçemediğinden sanırım çok daha fazla düzeltiye ihtiyaç duyuluyor öykü dışı yazılarında. Basitteki güzelliğin her fırsatta altını çizmeye çalışıyorum kendisine. Bu vesileyle, nasılsa siz de kendinizi benim gözümden okuyacaksınız, bir kez daha hatırlatmış olayım sevgili yazarım.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Türk Kahvesi. Cezvelerce, fincanlarca Türk Kahvesi. Kitabının kapağından belli değil mi kahveye olan aşkı?
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Eylem Ata Güleç’in YKY’den çıkan öykü kitabı Uzak Değil
Çilem Dilber’in Nota Bene Yayınları’ndan çıkan öykü kitabı Kuyruklu Yalan
Bu yılki Vedat Türkali Öykü Ödülü sahibi, Sel Yayınları’ndan çıkan Mehmet Güreli’nin Şehirli Karınca kitabı. Son bir iki gündür bu kitabı mırıldanıp duruyor. Dayanamaz, başlar bugün yarın.
Yine Sel’den çıkan, görüp heyecanla edindiği, Melis Tezkan ve Okan Urun’un çevirdiği Homofobi Sözlüğü.
edebiyathaber.net (24 Haziran 2021)