Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık.Yazar Demet Eker’i, kızıyla konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazılarını genellikle salondaki masada yazar. Bazen dışarıya çıktığımızda telefonuna notlar aldığını da gördüm ama masa başında yoğun olarak çalışıyor. Yazarken araştırma yapmayı sevdiği ve farklı disiplinlerden yararlandığı için, etrafında bulunan kitapları bana böyle açıklamıştı, masasının üzerinde pek çok kitap bulunur. Özellikle mitoloji kitapları. Açıkçası annem yazdıkça onun yazma alışkanlıklarıyla ilgili daha çok ayrıntıya dikkat etmeye başladım. Önceleri kendi kendine bir şeyler karaladığını düşünürdüm ve çok ilgilenmezdim. Birkaç ay kadar önce başımıza çok ilginç bir şey geldi. Annemin öykülerini bazen ben bilgisayara geçiririm. Son öykülerinden birini yazarken öyküdeki kahramanın başından geçenlere benzer bir şarkı çıktı karşıma. İsmini vermemi istemeyebilir. Sonra o şarkıyı öykünün başına not düştü. Onun yazdıklarıyla benim dinlediklerimin ne kadar örtüştüğünü görünce ikimiz de çok şaşırdık.
Annenizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Kırkyama’ya girmeyen bir öyküsü var “Ben O Sakızı Hiç Çiğnemedim Semra” adında. Word’de düzenlediğim ilk öyküsü oydu. Onun yazma alanına dâhil olmak çok keyifliydi. Zaten o öyküden sonra paylaşımlarımız arttı. Kitaplar bizim hayatımızın bir parçasıydı her zaman. Türk ve dünya edebiyatının güzel örneklerini tanıyarak büyüdüm. Annemin önceden çok iyi bir okur olarak kitaplarla ilişkisiyle yazmaya başladıktan sonra kitaplarla ilişkisi arasında bence fark var. Biraz da büyüdüğüm için olabilir tabii, eskisine göre daha çok okuma ve yazma üzerine konuşuyoruz. Onun okuma zevkiyle benimki birbirine pek benzemiyor fakat annemin yazdıklarını merakla takip ettiğimi söyleyebilirim. Bizim kuşağın kullandığı dil ve okuma davranışlarımız annemin çok ilgisini çekiyor. Genellikle okuduğum kitaplar üzerinden tespitlerde bulunuyor. Bu anlamda çatışma yaşadığımız da bir gerçek. Aynı zamanda edebiyat öğretmeni olması, okuma ve yazma konusunda onu çok didaktik yapıyor. Ama bu konuda yeniliklere de açık.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazdıklarıyla ilgili önerilerimi dikkatle dinliyor ve bazılarını da uyguluyor. Bazen benim bilmediğim kelimeler kullanması dikkatimi çekiyor. O kelimeler üzerine konuşmayı seviyoruz. Özellikle bizim jargonumuza hâkim olmak bakımından benden öneriler alıyor. Gençlerin zevkini önemsediğini ve onları da yakalamak istediğini düşünüyorum.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazı yazarken mutlaka klasik müzik dinler. Müziğin yazdıklarını etkilediğini hissediyorum. Eğer Vivaldi’nin Four Seasons’ındaki Spring’i döndürüp dolaştırıp dinliyorsa çok ritimli cümleler çıkıyor. Eğer istediği gibi yazamıyorsa salonda dolaşırken bulurum onu. Ardından mutfağa geçer ve kahve yapar. Kahve yerine daha uğraştırıcı bir şey yapıyorsa bilin ki işin içinden çıkamıyordur. Neredeyse her öyküde bunları yaşadığımız için benim anlamlandırmam da kolay oluyor.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Adnan Gerger’in “Tavhane Çocukları”, Jung’un “Rüyalar” adlı kitaplarını gördüm. Bir de Nurullah Kuzu’nun “Kırkyama”sı.
edebiyathaber.net (5 Mayıs 2022)