Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Duygu Terim’i, yazar arkadaşı Ayşe Nilay Özkan ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Duygu gündelik hayatında ev kuşudur, onu dışarıya çıkarabilmek özel bir çaba gerektirir. Yazılarını da evde yazar. Birkaç yıl önce yeni bir eve taşındılar, ev sahibinin kütüphanesine kitaplarını beraber yerleştirdik. Güzel bir kütüphane ve çalışma odası olarak dekore edilmiş o odada çalışacağı için çok mutlu olmuştu, bir yıla yakın orada çalışmak için inat etti, ancak odanın nemli ve küflü havası nedeniyle bırakmak zorunda kaldı. İki yıldır da mutfakla bir sayılabilecek bir odada çalışıyor. Evde çalıştığı masanın yeri -mutfak, salon ya da balkon- değişse de bırakmaya çalıştığı sigarasını içebileceği mekânları tercih eder. Aslında o çalışırken yanında bulunamadım. Evine gittiğimde çalışmasına ara verir. Bunun sebebi sadece keskin yalnızlığıyla baş başayken yazabilmesi sanırım. Kişisel alanına düşkün, yalnızlığına çok bağlı biridir. İçine kapandığı anlarda ona dokunulmaması gerektiği tanıdıklarıyla yaptığı gizli bir anlaşmadır aslında. İletişime açık olduğunda beni haberdar edeceğinden emin, ona gerekli boşluğu sağlarım. Tertip ve düzen seven bir insan olarak etrafın toplu olması onun için yazarken de önemlidir. Dosyasına yoğun çalıştığı akşamlardan birinde daveti üzerine kendisine gitmiştim. O dönemde rahat yazması için özellikle görüşmediğimizi hatırlıyorum. Çalışırken gergin olduğundan sınırım, o akşam benim bir öyküm üzerine unutamayacağım sert bir eleştiri yapmıştı. Kendisini sakince dinlemem zordu ama içimden haklı olduğunu hissettiğimden o anı kazasız belasız atlattık Sayesinde öykümü çok daha iyi bir hale getirdim sonradan. Bunu kendisine hiç söylememiştim. Okuduğunda sanırım yüzünde bir gülümseme olacaktır.
Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Sırf yazma ve okuma değil hayata dair her şey üzerine konuşur, paylaşır ve tartışırız. O güncel edebiyatı benden daha iyi takip ettiğinden onun okuduğu ve başarılı bulduğu eserleri okumaya çalışırım. Çok farklı yapıda iki karakter olmamıza karşın okuduğumuz metinler üzerinde fikir ayrılığımız genelde olmaz. Değerlendirme kriterlerimiz benzerdir diyebilirim. Ben bu ara daha çok klasikleri ve çok popüler olmayan eski eserleri okumaya çalışıyorum, beğendiklerimi ona öneriyorum.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Duygu ile edebiyat sayesinde arkadaş olduğumuzdan yazdığımız metinler üzerinden yaptığımız paylaşım bizim için ayrı öneme sahip. Tanıştığımız UM:AG Yazma Semineri’nden itibaren yazdıklarımızı hep birbirimize okuttuk, üzerinde konuştuk ve tartıştık. Bulduğumuz fikirleri ya da metinlerimizin hammaddesini anında paylaşmasak da biten çoğu metnimizin ilk okuyucusu birbirimiz olduk. Olumlu, olumsuz her türlü yorumumuzu birbirimize rahatça aktarabilmemiz büyük şans. Yazdıklarımızın son hallerine baktığımızda ikimiz de yorumlarımızın kulak ardı edilmediğini görürüz.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Ben seyahat etmeyi çok severim, Duygu’yu buna ikna etmek zordur. Üç dört yıl önce onunla yaptığımız ilk seyahatte otel odasındaki ankastre müzik sistemini görünce şaşırmış, bunu kim kullanır ki diye düşünmüştüm. Otelde genel müzik yayını yapan sistemi fark ettikten sonra Duygu’nun yaptığı ilk iş, odaya girer girmez radyoyu açmak oldu. Onun yaşantısında hep bir alt müzik vardır. Yazarken de tabii… Ayrıca kahve ve sigara içmek de rutininin içinde.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Kırmızı koltuğunun yanındaki masasının üzerinde, tam bir kol boyu mesafede, kahvesi, sigarası ve küllüğünün yanı sıra dört beş kitaplık bir kule olur. Bu kulenin en sevdiği ya da o anda okuduğu kitaplar olduğu varsayımına kapılmamak lazımdır. Oradaki kitaplar sırasını bekleyen, pek de gözde olmayanlardır. Asıl okuduğu kitap ya da kitaplar ki aynı anda iki üç kitap okur, bilgisayarın yakınında durur. Öykülerinde de okuduklarının izleri açıkça ve bilinçli bir şekilde yer alır. Devam ettiği kitaba ara verdiğinde kitabı açık bırakmaz ya da açık halde ters çevirmez. Ayracıyla kapatarak masasının üstünde tutar. Bir madde olarak kitaba saygısının dışa vurumudur bu. Bu ara Glass ailesinin herkesten sakladığı sırrını çözecekmiş gibi J.D. Salinger’a takılmış durumda. Salinger’la ilgili yazılmış makaleleri okuyor, “Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar”ını çalıştığı masada gördüm. Kulede gördüklerim ise bana kalsın.
edebiyathaber.net (23 Mayıs 2024)