Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Esen Armağan Özakbaş’ı, kardeşi Sevinç Armağan Alyanak ile konuştuk.
1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Onu sadece cep telefonunun ‘notlar’ bölümüne bir şeyler yazarken gördüm. O da ayaküstü kaşla göz arasında yazdığı bir cümle, belki de birkaç sözcüktür. Genellikle evde herkes uyuduktan sonra bilgisayar başında olduğunu biliyorum. Kendisi hekim olduğundan zaten geceleri de evde çalışma alışkanlığı olan biridir. Kadınların, bir sanat yapıtı ortaya koyarken erkeklere göre dezavantajlı olduğunu söyler hep. Hatta Mimoza kitabında kahramanı olan emekli öğretmen Sevda Özgür Kukla nasıl yazdığını şöyle anlatıyor:
“….. kırk kaynaktan beslenip, düşünceyi demlendirerek pişirme lüksüm yok benim. Bendeki tarif şöyle; pazardan marul alırken düşün, ıspanağın parasını öderken geliştir düşünceni. Buzdolabına yerleştir sebzeleri, dikkat et, düşünceler takılıp kalmasın meyveliğe. Saate bak, çocukların okuldan gelmesine az kalmış. Aç bilgisayarı, düşünceleri iyice bir karıştır pembeleşinceye kadar, ocağı kıs biraz, nohut haşlansın bu arada. Kalk, kalk! Suyu azalmış, kaynar su ekle azıcık. Tamam, otur, hızlıca yerleştiriver paragrafları, biraz daha pişsin. Zil çaldı, koş kapıya! E tamam, olduğu kadar. Metin hazır, sevgimi katarak yazdım.”
Okuduğumda, “Tam da öyle oluyordur, kolay mı bir kadın için öyle rahat rahat yazıp çizmek” diye geçirmiştim içimden.
2) Ablanızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Genellikle çok sevdiğimiz, ilginç bulduğumuz kitapları öneririz birbirimize. Hemen o kitaplara erişemesek de en azından bir yere not alır, uygun olduğumuzda mutlaka edinir ve okuruz. Ama nedense okuduktan sonra kritik yapmaya pek zamanımız olmuyor son yıllarda.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Okurken genel olarak neler hissettiğimi en çok neleri sevdiğimi ya da sevmediğimi sorar. Bir de metnin içine ne kadar dalıp gidebildiğimi anlamaya çalışır. Bununla ilgili kriteri de okuyucunun, yazarın kim olduğunu unutarak okumayı sürdürmesi. Doğrudan öneri almasa da metinden benim nasıl etkilendiğimi değerlendirerek çalışmasında kimi değişiklikler yapar.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Tanığı olmasam da bilgisayarını açmadan önce günün yorgunluğundan arınmak ve metnine yoğunlaşabilmek için çay ya da kahve hazırladığını biliyorum. İlk iş olarak gün içinde cep telefonuna ya da herhangi bir kâğıda yazdığı not varsa mutlaka aktarır bilgisayarına. Çalışmasını bitirince çalıştığı dosyanın adını, günün tarihini ekleyerek kaydeder ve kendisine e-posta ile gönderir.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Son günlerde Sacit Hadi Akdede’nin “Tiyatronun Politik Ekonomisi” adlı kitabını okuyor.
edebiyathaber.net (10 Eylül 2020)