Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Esmahan Devran İnci’yi, eşi Umut İnci ile konuştuk.
1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Devran’la aynı ofiste çalıştığımız için, hemen hemen tüm yazma serüvenine şahit olurum. Yazarken ofiste kendi odasını, evde çalışma odamızı kullanır ve yalnız çalışmayı tercih eder. Programlı bir çalışma/yazma temposu vardır. Bu program süresince kimsenin rahatsız etmesini istemez. Tabi bu her zaman mümkün olmaz. Ben ya da 10 yaşındaki oğlumuz Deniz, çalıştığı odaya mutlaka bir dalış yaparız. Bu dalışlara tepkileri de zaman zaman farklılık gösterir. Bazen içeri girmemizle çıkmamız bir olur, bazen de “Madem girdin, sana bir şey soracağım.” diye çalışmasına beni de dâhil eder.
2)Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Her ne kadar benim okumalarım, Devran’dan çok sonra olsa da, okuduğumuz kitaplar hakkında güzel paylaşımlarda bulunuruz. Genelde kitabın kurgusu üzerine paylaşımlar yaparız ki, benim de konu hakkında söyleyebileceklerim olsun. Kitabın anlatım biçimi, edebiyattaki yeri, türü, dönemi gibi konularda, genelde Devran anlatır ben dinlerim. Çünkü bu konuları o daha iyi bilir.Bir yazar eşi olarak elimden geldiğince okumama rağmen, az kitap okuduğunu düşünen Devran’ın hızına ulaşmam mümkün değildir.
Ofisimizde mesleki konularda yaptığımız yazışmaların, verdiğimiz tekliflerin editörü de elbette ki Devran’dır. Yani ofiste de onun edebiyatçı kimliğinden yararlanılmaktadır.
3)Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Devran yazmaya başlamadan önce bir kurgu çizelgesi oluşturur. Öykü kahramanları, zaman döngüsü, düğüm noktaları gibi, öykünün kurgusunu oluşturan faktörleri içeren bir çizelgedir bu. Bu çizelgeyi tamamlayınca bazen yazmaya başlamadan önce benimle paylaşır, “Burada sence bir mantık hatası var mı?” diye sorar. Ben de aklıma yatmayan bir şey varsa söylerim. Bazen dinler, bazen de dinlemez ama her seferinde teşekkür eder.
Kimi zaman da elime tamamen bitmiş öyküler ve kurşun kalem verir. “Ne zaman yazdın?” deyip okumaya başlarım. Genelde bana söyleyecek bir şey kalmaz ama olmamış gibi geliyorsa bunu söylerim. Bazen uzun süre tartışır ve birbirimizi ikna edemeyiz. Buna rağmen “Söylediklerini düşüneceğim,” deyip yine teşekkür eder ve bu durumdan ikimiz de mutluluk duyarız.
4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Devran’ın yazı yazma biçimi gibi hayatı da matematikseldir. Bu yüzden yazı yazarken de ritüelleri ancak ihtiyaçtan kaynaklı tekrarlayan alışkanlıklardır. Örneğin, yazı yazarken yanında, sonraki kurgularında kullanabilmek için, anlık notlarını aldığı küçük akıl defterini bulundurur. Gerçekten ben de bu defterin önemli bir kurgu kaynağı olduğuna inanırım. Ayrıca filtre kahvesi vardır ama onu da matematiğe bağlar, günde iki fincan içer. Yazmak için sihirli bir kalemi ya da kâğıtları var mıdır bilmiyorum ama ben elinde farklı renkte kalemler ve önünde genelde müsvedde kâğıtlar görürüm. Masaya hep aynı düzen içinde yayılması, tüm yazı taslaklarını bir düzen içinde dosyalaması da önemli ritüelleridir.
5)Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Aynı anda değişik tarzda kitaplar okur, bu aralar elinde gördüklerim: Joseph Campbell’den Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, Buket Uzuner’den Kumral Ada Mavi Tuna, Murathan Mungan’dan Timsah Sokak Şiirleri.
edebiyathaber.net (16 Temmuz 2020)