Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Ezgi Tanergeç’i, eşi Murat Kaptan ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazmak için kendini en rahat hissettiği alan genelde çalışma odasıdır. Yazın ise bazen Urladaki evin hiç kullanılmayan en alt katında yazabilir. Sessizlik olmazsa olmazıdır. Dikkati çabuk dağılır. Öyle her yerde her ortamda yazabilenlerden değil. Ev dışında yalnızca Kazdağları’na gittiğimizde yazdığına şahit oldum. Geç Kalanlar Kümesi’nin finali yaklaştığı dönemde, “Böyle ekrandan olmuyor bana büyük bir kâğıt lazım,” deyip duruyordu. Bütün bölümleri gözümün önünde olması gerek, diyordu. Sana bir karton alalım derken konu havada kaldı. Bir gün eve geldiğimde bütün romanı bizim duvarda gördüm. Romanın bütün bölümlerinin kısa özetini küçük postitlere yazıp sırasıyla duvara yapıştırmıştı. Roman şimdiki zaman ve geçmiş zamanda geçiyor, şimdiki zamanları pembe kalemle, geçmiş zamanları yeşille yazmış, bir baktım postitlerin yerini değiştirip duvarın üzerinde copy- paste işlemi yürütüyor. Bazı yerlere soru işareti koymuş falan… Tamam, roman bitti, dedi. Yaşadığını mutluluk yüzünden okunuyordu. O an onun için sakin ve huzurlu dönemin başladığını hissettim. Devridaim’de de öyle olmuştu. Yazmak her ne kadar onu mutlu etse de özellikle sonlara doğru gergin ve dalgın olabiliyor, tamamlayabildiğini, üstesinden geldiğini anladığı an ise daha keyifli bir döneme giriyor.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Yazım sürecindeki bazı anlar kendimi şanslı ve özel hissettiğim anlardır. Özellikle yazdığı bölümleri, kitap henüz basılmadan ilk okumanın ayrıcalığı bana mutluluk verir. Okuma sürecinde sadece bölümle ilgili fikrimi belirtirim. Çok beğendiğim paragrafları özellikle belirtirim bu da onu çok mutlu eder, beni düşündüren ve açıklama istediğim konularda editöryal bir düşünceyle değil, sadece okuyucu gözünden sorular sorarak bölüm üzerinde görüş alışverişi yaparız.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazım aşamasında roman zaten kafasında şekillendiği için roman hakkında benden fikir olarak pek destek istemez, okuma aşamasında bana neler hissetirdiği ve okuyucu gözünden nasıl göründüğü konusunda tartışmalar yaparız. Destek istediği konular genelde teknik konular olur. Geç Kalanlar Kümesi’ ndeki yapay zekâ (AI) ile neler yapılabileceği, nasıl çalıştığı gibi teknik konular konusunda benden bilgi istediğini hatırlıyorum.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Değişmeyen tek ritüeli kahvedir diyebilirim. Bol köpüklü ve kararında yaptığım için bazen benden ister ben de memnuniyetle yaparım. Onun dışında bazen müzik dinlemek, bir şeyler atıştırmak da ona eşlik ediyor. Müziğin dikkatini dağıttığını söyler ama yine de genellikle enstrümantal bir müzik açtığına şahit oluyorum. Sanırım diğer türlü canı sıkılıyor. Ama asıl yazdığı zamanlar, evde kimsenin olmadığı zamanlar… Sadece ses değil hareket bile dikkatini dağıtabiliyor.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
5. sınıf din bilgisi kitabı, şaka bir yana son dönem oğlumuzun sınav haftası olduğundan “anne” yönü ağır bastı. Dersleriyle kendisi ilgileniyor. O dönemler yazma ve okuma konusunda bir duraklama dönemine giriyor. Ama onun dışında kitap fuarından elinde birçok kitapla geldi. Bir heves Hürer Ebeoğlu’nun Mahya İblisi’ne başladı ama bakalım, bitirecek mi, araya başka kitapları mı alacak, yoksa ara verdiği üçüncü romana mı dönecek?
edebiyathaber.net (14 Kasım 2024)