Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Ezo Evrim Harsa’yı, eşi Tulû Harsa ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Evimizin değişken düzenine uyum sağlamak üzere muhtelif yerlerde yazdığı vakidir. Genel olarak ailemizin ortak çalışma masası olarak da işlev gören yemek masamızda veya salonumuzda yer alan okuma köşemizdeki koltukta oturarak, güneşli günlerde ise evimizin arka bahçesinde, çok sevdiği ağaçların gölgesinde yazar. Onun için yazı yazmanın, kaçınılmaz, hoyrat ve onun hasletine aykırı zorunluluklardan çaldığı minik anlarda, istediği ve özlediği hayatla yaşadığı hayatın arasındaki farkın bir nebze de olsa kapandığı telafi edici bir faaliyet olduğunu düşünürüm. Bu mahrem anlarında, onu rahatsız etmek istemem.
Eşinizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Çok şey. Ortak okuduğumuz kitaplar üzerinde fikir teatileri, yazarların tarzları üzerine tartışmak, belirli bir eserin belirli bir edebi türe dahil olup olmadığına dair tartışmak, yazı yazma ve yazılan eserlerin yayımlanması sürecine dair umutlar (ve hayal kırıklıkları), ve elbette, bir yazar olarak kendisinin takip ettiği ve kat ettiği yollar, gösterdiği gelişim üzerine sıklıkla yaptığımız konuşmalardır.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazdıklarının taslak hallerini ve tamamlanmış halini okutmayı sever. Genel olarak hemen her yazdığının ilk okuru ben olurum diyebilirim.
Eğer şanslıysam, bazen yazarken yolunu bulamadığında ona eşlik eden yol arkadaşı olurum. Kafasındaki kurguda karakterlerin veya olayların gideceği yeri biliyordur; ama yol, arkasındakileri sadece ana hatlarıyla gösteren zihinsel bir tül perdesinin arkasındadır. Bana hikayesini sesli olarak okurken, zihnindeki perdeyi yavaşça aralar – kişiler ve olaylar yerli yerine oturur. Densiz bir benzetme yapmama izin verilirse, bu gibi anlarda, onun Dante’sine eşlik eden Vergilius olarak hayal ederim kendimi – ki bunun bir yazar eşinin sahip olabileceği en büyük imtiyaz olduğuna da canı gönülden inanıyorum.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazdığı türe göre süreç boyunca ona yol gösterecek bir yazma müziği seçer. Hikayenin türü, içeriği, temaları hep bu müzik seçimini etkiler. Yazma sürecinin başından sonuna kadar seçtiği müziğin ona eşlik etmesini ister.
Neredeyse obsesif bir şekilde yazdığı şeylerin tutarlılığını sağlamak için kurgusunu tekrar okumalarında her açıdan delik deşik eder. Eserlerini usta bir sedefkâr gibi ince ince işleyerek son halini verir. Çalakalem yazmaz, tek seferde yazabileceği en iyiyi arar.
Eğer yazacağı şey içinde “gerçek dünyaya dair” unsurlar varsa mutlaka derin bir araştırma yapar, bunları bir deftere döker ve yazdıklarının bulduklarıyla uyumlu olmasına sonsuz özen gösterir.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Yakın zamanda okuduğu kitaplar arasında Frank Herbert’ten Dune serisi ve Douglas Adams’ın Otostopçu’nun Galaksi Rehberi serisi yer alıyor. Bunun dışında, Ray Bradbury’nin Mars Yıllıkları’nı da sesli kitap olarak dinlediğini biliyorum. Ustası olarak kabul ettiği Aşkın Güngör’ün Mesih’in Klonu isimli kitabı da başucunda duruyor.
edebiyathaber.net (6 Ocak 2022)