Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık.Yazar Fatih Gezer’i, eşi Silvia Kopri Gezer ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar?
Fatih yazılarını genelde, kimsenin girmeyi tercih etmediği, müzik aletleri ve kitaplarla doldurduğu minik çalışma odasında yazar. Her ne kadar kendine ait bir düzeni olduğunu iddia etse de, masası çoğunlukla zihnindeki düşünceler kadar karışıktır. Onu odasında, mutfaktakiler tükenene kadar masasında biriktirdiği kahve fincanlarının arasında, ergonomi kurallarını hiçe sayan tuhaf pozisyonlarda otururken bulmak çok olasıdır.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Okuduğumuz kitaplar birbirinden alabildiğine farklıdır. Fatih edebi değeri yüksek kitapları okumaktan keyif alır. Bense çocuk edebiyatının büyülü dünyasını seviyorum. Fatih eski yazarların eserlerini sever, ben yeni yazarların kitaplarını tercih ederim… O, öğrenmek, kendini geliştirmek ve edebiyata yön vermiş üstadların yanında hissedebilmek, onların gözünden dünyayı yeniden görebilmek için okurken ben kafamı dağıtmak, iyi hissetmek için okurum. Bu konuda siyah ve beyaz kadar ayrıyız. Elbette okuduğumuz kitaplarda etkilendiğimiz bölümleri birbirimizle paylaşıyoruz ancak bu paylaşımlar oldukça nadir. Konu kitap olunca, ikimiz bambaşka dünyaların insanlarıyız.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Biz bir edebiyat grubunda tanıştık. İkimiz de denemeler yazıyorduk. Bir grup acemi yazar olarak birbirimizin yazdıklarını yorumlar, nasıl daha iyi olabileceği üzerine uzun sohbetler ederdik. O zamanlar yirmili yaşlarımızın başındaydık. Aradan geçen ‘neredeyse’ yirmi yıl, yazma maceralarımızda hepimizi başka yönlere savursa da, yazdıklarımız üzerine yaptığımız keyifli sohbetleri değiştiremedi. Yani kolayca tahmin edilebileceği üzere, Fatih’in yazıları, sevdiklerinin acımasız eleştirileri içinde yoğurulup şekilleniyor. Fatih, hep elinden gelenin daha iyisini yapmak için çabalayan biri. O sebeple yazdıklarını paylaşıp fikir almayı çok sever. “Güzel olmuş.” cevabı onun için yeterli değildir. Hep “Nasıl daha güzel olur?” sorusuna cevap arar. Eh, bu konuda canımıza okuduğu da olmuştur elbet.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Çocukları okula bırakmak ritüel sayılır mı? Yazarlığı meslek olarak seçmiş ve evden çalışan bir baba olarak, ev hayatı ile iş hayatı arasındaki ince çizgi her zaman net olamıyor. Özellikle okul tatillerinde, ikimizin de evden çalışıyor olması, ikimizin de çalışamıyor olması anlamına geliyor. O sebeple rahatlıkla söyleyebilirim ki, Fatih’in yazıyor olabilmesi için birinci ve en önemli koşul çocukları okula bırakmak. Bir diğer alışkanlığı ise bilgisayar başına geçer geçmez satranç oynamak. Boş kahve fincanları masasının üzerinde birikmeye başlamadan hemen önce oynadığı satranç, zihnine günün başladığının haberini verir. Fatih’in karakterleri hikâyelerini kendileri yazar. O, iyi bir dinleyici olarak bu hikâyeleri dinleyip kâğıda döker. Yazarken karakterlerin dünyasının içine girer, onlarla gülüp onlarla ağlar. Ancak her zaman onları duymak kolay değildir… Yazmakta zorlandığı, fikirlerinin tıkandığı zamanlarda uzun yürüyüşlere bel bağlar.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Yazmakta olduğu tez sebebiyle bir süredir elinde Cengiz Aytmatov kitapları ile geziyor.
edebiyathaber.net (26 Ekim 2023)