Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Firdevs Ev’i, eşi Berkan M. Şimşek ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Firdevs için bir süreç bu. Küçük bir defteri var, hep yanında taşıyor onu. Ufak çizimler yapıyor, zihin haritaları çıkarıyor. Öykülerinin ilk adımı bu oluyor genellikle. Ama asıl ağır işi her zaman masada yapıyor.
O yazarken yanına yaklaşmıyorum pek, tamamlanmamış metinlerini okumamdan felaket rahatsız oluyor çünkü. Yazdıklarını yarım yamalak görüp hevesini kıracak bir şeyler söylememden endişe ediyor galiba. Bu yüzden hikâyeleri tamamlayıp da HAZIR! komutuyla paylaşmadığı sürece burnumu sokmamaya çalışıyorum. Merakla baş etmek zor.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Neredeyse her şey. İkimiz de edebiyata dair birbirimizi fazlasıyla besliyoruz sanıyorum. Uzun yürüyüşler yapıyoruz sık sık, kitaplar konusunda inatlaşıyoruz – diğerinin okusa seveceğini ya da muhtemelen nefret edeceğini düşündüğümüz kitapları konuşuyoruz. Bir noktada da illa birimiz çıkıp “Şöyle bir fikrim var,” diye anlatmaya başlıyor. Tavana Bak’taki öykülerin büyük bir kısmını bu konuşmalardan hatırlıyorum.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/öneri alır?
Firdevs yalnızca iyi bir yazar değil, aynı zamanda keskin gözleri olan bir editör. Bana kalırsa öykülerinde de bunun izlerini görmek mümkün. Yazdıkları üzerinde çok oynuyor, ilk hallerini bozup onları bambaşka bir şekle büründürmekten çekinmiyor, kendi metinlerine karşı acımasız olabiliyor. Bu aşamada zaman zaman beni tarafsız bir hakem olarak kullanmayı tercih ediyor; eğer yaptığı değişikliklerde ileri gidiyorsa ya da bir öyküyü olmaması gereken bir noktaya getiriyorsa onu durdurmamı bekliyor benden.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Açıkçası sabit bir ritüelden söz etmek mümkün olur mu emin değilim. Buna karşın yazarken çevrimdışı olmak Firdevs için çok önemli. Büyüleyici bir şekilde çalışıyor kafası: profesyonel hayatında her türlü yeni uyarana dikkat kesilmesi gereken bir işi var, bu yüzden bazen bin parçaya bölünüyor zihni, öte yandan sözgelimi oyun oynarken benzerini başka kimsede görmediğim kadar odaklanabiliyor. Kendi de bu küçük açığın farkında ve yazarken dikkatinin dağılmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Boş masalarda çalışmayı tercih ediyor mesela, bilgisayar yerine daktilo ya da dolma kalem kullanıyor, telefonunu başka odada bırakıyor. Bu mücadeleyi dışarıdan izlemek epey keyifli aslında.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Genelde odaklanabildiği anlar kısıtlı olduğu için sanırım bir kitabı bitirene kadar bir başkası ilgisini çekiyor ve aynı anda birkaç kitap okuyor. En son YKY’nin Cogito serisinden Kadınlar Kadınları Analiz Ediyor kitabını, Rita Mae Brown’un Yakut Orman’ını ve Başar Başarır’ın Dolunay İki Gece Sürer’ini okuyordu.
edebiyathaber.net (3 Mart 2022)