Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık.Yazar Güzin Yalın’ı, kızı Pelin Yalın ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Her yerde not alsa da genelde yazılarını evdeki çalışma masasında, bahçeye bakarak yazar. Burada kendisine ait kapalı bir dünya yaratabildiğini, daha rahat konsantre olabildiğini ve kendisini karakterlerine çok daha yakın hissedebildiğini düşünürüm. Yazmak bazen duygusal bir süreç olabildiği ve annem yarattığı karakterle sanki gerçek bir bağ kurduğu için yazarken ağladığına denk geldiğim olmuştur. En ilginç anım ise, covid döneminde şahit olduğum bir şeydi sanırım. Herkes kendince o sürece dayanmaya çalışırken, annem bir yandan benimle her gün değişik türde kekler pişirerek oyalanırken bir yandan da aslında çareyi yine yazmakta bulmuş meğer. Evde kendi köşesinde zamanı nispeten kolay geçirmeye ve tabir yerindeyse kafasını dağıtmaya çalıştığını düşündüğüm sürenin sonunda bir yandan ortaya çıkıp “Ben yeni bir kazak aldım” der gibi “Ben bir kitap yazdım” deyiverdi.
Annenizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Her zaman bir kitabı okumaya başlamadan önce anneme okuyup okumadığını sorarım. Eğer okumuşsa daha hızlı bitiririm ki sonunda tartışalım. Eğer okumamışsa ve kitabı beğenirsem, her zaman anneme öneririm. Okuduğu ilginç her kitabı da bana anlatır ve önerir. Genel anlamda çok farklı tarzda içeriklerden hoşlansak da benim zevkimi çok iyi bildiği için yorumlarına hep çok güvenirim. Küçükken ve beraber yaşıyorken, sürekli seveceğim kitaplar alarak ve evde okuma saati yaparak bana okuma sevgisini aşılamaya da çok çalıştı. Hatırlamadığım kadar küçükken bile beni hep kitap okuyarak uyuturmuş. Bizim nesil için fena okuyan biri olmadım.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Aslında almaz. Detayları çok fazla insanla paylaşmak her zaman akıl karıştırdığı için ben de çok büyük bir fark yaratacak bir yorumum yoksa zaten kendisine söylemem. En fazla, yeni nesle özgü olan bazı terimleri sorar.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazı yazarken, bazılarımızın kafasını karıştıracak olsa da ona her koşulda iyi gelen bir şeyi yapar ve müzik dinleyerek yazmayı tercih eder. O kadar odaklanarak yazar ki, genelde önünde kavga eden kedileri bile fark etmeyebilir. Ayrıca her zaman arkada çay demleniyor olur. Çay ve müzik keyfi yaparak yazıyor diyebiliriz.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Elinde genelde hep bir İngilizce, bir Türkçe veya bir kurgu, bir kurgu dışı kitap bir arada olur. Bu aralar, tarihi apartmanlar üzerinden giderek kent hayatını anlatan romanlara merak sardığı için Sinek Sarayı-Mine Kırıkkanat, Boter Apartmanı-Ayşe Övür ve Bit Palas-Elif Şafak elinde gördüklerim. Ayrıca neandertal yaşam üzerine yazılmış kurgu dışı kitaplar ve Ülkü Tamer’in Tarihte Yaşanmamış Olaylar’ı şu anda okuduğunu bildiklerim.
edebiyathaber.net (11 Nisan 2024)