Yazarın Odası: Hasan Sever | Meltem Dağcı

Eylül 12, 2024

Yazarın Odası: Hasan Sever | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Hasan Sever’i, eşi Özdem Özönder Sever ile konuştuk.



Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Yazılarını çalışma odasında ve genelde el ayak çekildiğinde yazar. Dolayısıyla yazarken Hasan’a pek rastlanmaz. Yalnız ilginç birkaç durum oldu tabii. Çocukluğun Gölgesi romanını yazarken, iyi geceler demek için yanına uğradığım bir gece, şaşkın gözlerle bana bakıp, “Hangi mevsimdeyiz biz?” diye sordu. Çocukluğun Gölgesi’ni okuduktan sonra anladım sebebini. Roman ağırlıklı kış mevsiminde geçiyor. Dolayısıyla bir yanı, gerçek mevsim ne olursa olsun kıştaymış.

Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Yazarken değil ama yazdıktan sonra ilk ben okurum. Zaman zaman Hasan bana bir takım sorular sorar ve ben anlarım ki bu sorular kurmacada bir yere tekabül ediyor. Daha sonra metni okurken tartışmalarımızın izlerine rastlamak benim için çok ilginçtir. İyi bir edebiyat okuru olduğumu düşünüyorum. Okuduklarımı Hasan ile paylaşırım. Okuma tarzlarımız farklı. Hasan, “Yazmaya başladıktan sonra maalesef eskisi gibi safiyane okuyamıyorum” diye dert yanıyor. Son zamanlarda çok farklı türlerde parçalı okumayı tercih ediyor.

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Demin yukarıda bahsettiğim gibi, yazarken genelde hikayeye dair herhangi bir bilgim olmaz. Hem Hasan öyle davranır hem de ben bir okur olarak yazılanı tek parça, kitap formatında okumayı seviyorum. Okuduktan sonra fikrimi tüm açıklığıyla belirtirim. Hasan, yazdıklarına dokundurmayan, onlara kutsiyet addeten yazarlardan değildir. Çocukluğun Gölgesi’nin yayınlanma sürecinde editörüyle çalışırken de farkettim bunu. Metnin yararına olacak şeyleri önceler. Fakat bazı yerler vardır ki adım attıramazsınız. “Kırmızı çizgim” dediği yerleri tartışmıyorum artık.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Müzik! Hasan’ın belki de tek ritüeli budur. Yazarken ortamda mutlaka müzik olur. Ayrıca bir şeyi yazma zamanı gelmişse hiçbir şey onu rahatsız etmez; yani nazı yoktur pek. Çocukluğun Gölgesi’ni yazarken arka planda TRT Radyo’nun eski kayıtları çalardı. Hasan’ın radyoya düşkünlüğü vardır zaten. Bir de yöresel sanatçıları, eski çekim-kayıtları dinlemekten ilginç bir zevk ve enerji alır. Bazen, dinlediği bir türkü için “Şu dörtlüğü ifade etmek için on cilt roman yazsan yetmez” dediği olur. Müzik ve söz ayrılmazdır onun için.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

“Su Duydum”la birlikte tarihe, arkeolojiye ilgisi arttı. Elinde hep bir tarih-arkeoloji kitabı olur. Ara ara Nazım Hikmet’i okur. Nazım, Hasan’ın vazgeçilmezidir. Evrim Ağacı’nın sıkı bir takipçisidir. Lermatov’un “Zamanımızın Bir Kahramanı”, Uğur Biryol’un “Kazım’ın Sevdası”, İsmail Gezgin’in “Ötekilerin Arkeolojisi” ve Eyüp Özveren hocamızın “Akdeniz’de Bir Doğu” son olarak elinde gördüğüm kitaplardı.

edebiyathaber.net (12 Eylül 2024)

Yorum yapın