Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar İrem Uzunhasanoğlu’nu, yakın arkadaşı yazar Hanife Altun ile konuştuk.
1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Bir mutlak mekânı olmamakla birlikte en çok dışarda kafelerde yazmayı sever. Evde çalışma masasında, mutfak masasında, kanepede herhangi bir yerde çalışırken bir anda toparlanıp kendini bir kafeye, çay bahçesine atmaları vakidir.
Birçok yazarın aksine gürültüde, kalabalıkta yazmakta zorlanmaz. Mekân konusunda hiç müşkülpesent değildir. Uçakta yazmayı çok sever, denizi ve göğü seyrederken yazmayı sever.
Yazmak İrem için son derce doğal, hayatın rutini olarak kanıksanmış bir şeydir, dolayısıyla onu her hal ve şartta yazarken gördüm/görebilirim. Bu sebeple denk geldiğim bir yazma ânı ilginç ve şaşırtıcı olmaz, İrem’in bu yazma biçimi benim için de gayet kanıksanmış bir hadisedir.
2) Arkadaşınız ile yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Okuduklarımız ya da hâlihazırda okuduğumuz kitapları, beğendiğimiz ve beğenmediğimiz unsurlarıyla kritik ederiz. Paylaşımlarımız daha çok kurguya, dile dair teknik meseleler ekseninde yoğunlaşır. Tavsiyeler daha çok kuramsal içerikli kitaplarda olur. Bir de spesifik olarak takip ettiğimiz, sevdiğimiz, biraz daha fazla öncelediğimiz yazarlar, eserler ve türlere ilişkin “mutlaka” diye başlayan tembihler var tabii ki.
Yazdıklarımıza dair paylaşımlara gelince bazen sadece bir fikir, bazen metnin en ham hâli, bazen tamamlanmış hâli çeşitliliğinde mütemadiyen sürer fikir alışverişlerimiz.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
İrem’in elinden çıkan her yazıyı mutlaka ve en önce okumak gibi bir ayrıcalığa sahibim. Bazen tıkandığını düşündüğü bir paragrafı, bazen birkaç seçenek arasından birini seçmek için fikrimi alır. Daha çok kurgu, dil, imla ve dilbilgisi gibi teknik meselelerde yardım ister.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Ritüeli diyebilir miyim emin değilim ama kendisine uğur getirdiğine inandığı kıyafetleri vardır. Bir hırka, bir etek ya da bir tişört… Yazmaya başladığında bunları giyer ve günlerce bu şekilde çalışır. Yıkamışsa, yazmak için kurumasını bekler, bu gayet makul, anlaşılabilir, son derece olağan bir durumdur benim için bu yüzden ritüel olarak adlandıramıyorum. Sabahın erken saatlerinde yazmayı sever, genellikle beş gibi uyanır, doğanın uyanışıyla yazmayı sever.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Marquez’in “Anlatmak İçin Yaşamak”ıydı, en son okuduğu kitap. Hem elinde görmüş hem de elinde olduğunu tarafıma beyanıyla duymuştum. Bir de şu an Virginia Woolf’un Dalgalar’ını çevirmekle meşgul.
edebiyathaber.net (16 Ocak 2020)