Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair M. Utku Yeşilöz’ü, eşi Eşref Yener ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Öncelikle şunu söyleyebilirim, başvuracağı kaynaklar elinin altında olmalıdır Utku’nun. Hayatında ve dolayısıyla yazma sürecinde değişikliklerden pek hoşlanmaz. Bu sebeple yazı alanına hakim bir şekilde masasında, düzeninde yazar. Aynı eve çıkma sürecimizde hatırlıyorum da ailesinin evinde yıllardır kullandığı masayı getirtmekte diretmişti bir süre. Yazma süreci tıkanmalara ve açılmalara haiz bir süreç. Bazı akşamlar yazdığı yazının öyle güzel / kötü bir yerindedir ki eve gelişimi fark etmez. Her iki durumda da odasına başımı uzatır, selam eder ve onu yazısıyla baş başa bırakırım. Akşamın uygun bir yerinde bir bardak kahve bırakmaya uğrarım sadece. Bazen de bir yazıyı ya da şiiri bitirmenin coşkusu olur hareketlerinde, kendisinin fark edip üzerine eğildiği yerlerden heyecanla bahseder. Direkt bir anı belirtmek gerekirse Ege’de yaşamaktan olsa gerek, günübirlik ya da değil ani tatiller yapmak mümkün. Bundan keyif alırım, Utku ise plansızlıktan hiç hoşlanmaz. Tamamlaması gereken yazı işlerinin olduğu bir gün ansızın denize gitmek fikri oluştu. Fikir abimin. Utku, tedirginlikle de olsa kabul etti teklifi. O denize gidilecek yani! Vardığımızda şemsiyeler, masalar derken ona da çalışabileceği güzel bir düzen kurduk ama bir şeyi unutmuştuk: Aşırı sıcak bir gündü. Bir süre dirense de sonunda laptobu kaldırıp bize dahil olmakta buldu çareyi. Yazma öncesi ya da anında planladığı gibi gitmeyen işlere üzüntüsü de fazla oluyor. O gün de çok üzülmüştü.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Okuduğumuz metindeki ilginç yerleri birbirimize okuyarak bir paylaşımda bulunuyoruz daha çok. Ben yapabildikçe eskisine göre daha çok sosyoloji, antropoloji ve biyoloji konuları üzerine okumalar yapıyorum. Utku ise yazılarına kaynaklık etmesi için okuduğu biyografi, otobiyografi ve edebiyat kuramlarının yanı sıra felsefe ve sosyoloji ağırlıklı okumalar yapar. Uzun bir süre önce Nietzsche’yi odağına aldığını biliyorum. Foucault, Lacan ve Deleuze ne zamandır gündeminde. Ayrıca paylaşmaya karar verirsek birbirimize yeni bitirdiğimiz şiirleri okur, karşılıklı değerlendirmelerde bulunuruz. Bu anlar çok sık yaşanmasa da kıymetli benim için.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Başlarda, yazılarını tamamladığında dilersem son bir göz atabileceğimi söylerdi. Gerek anlam ve dil olarak gerekse konu üzerinden değerlendirmemi yapar, fikir paylaşımında bulunurdum. Sonraki yıllarda ise çeşitli sebeplerden ötürü edebiyattan hayli uzaklaşmamla artık yazı, evin içinde onun tek başına olduğu bir alan. Bu yılın baharında, o güne dek yazdığı tüm yazıların -hem bir arada olması hem de bu vesileyle okuyamadıklarımı okuyabilmek adına- bir örneğini aldım. Ama henüz hepsini okuyamadım. Galiba, Utku kadar edebiyatta yerleşemiyorum. Bana göre bu onun var olduğu, nefes aldığı şey fakat yine de en azından ilgi alanıma dair okumalarla ona daha iyi eşlik edebilirim, diye düşünüyorum.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Ritüeli, düzeni sanırım. Notlarını deftere alır. Dergi yazıları, düzelti işleri, şiir çalışmalarıyla uğraşırken arka planda kesin müzik olur. Tavan lambasındansa masa lambasını tercih eder. Odak da bir ritüel onun için. Odaklanarak çalışmayı sever, o zamanlarda bir şeyin yer değiştirmesi ya da birilerinin gelip gitmesi isteği değildir.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Şu an masasının üzerindeki kitaplar: Zaman ve Başka (Emmanuel Levinas), Denemeler (T.S. Eliot), Bitkilerin Bildikleri (Daniel Chamovitz) ve Osmanlı Şairleri (Muallim Naci). Keyifli bir söyleşiydi, sorularınız için teşekkürler.
edebiyathaber.net (17 Ağustos 2023)