Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Melis Büyükplevne’yi, eşi Ercan Büyükplevne ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Eğer ilham geldiyse her an her yerde yazabilir ama keyif alarak yazdığı tek yer, çok sevdiği bilgisayar masası. Onun da yeri çok önemli. Sevmediği bir noktada durmaması lazım. Ayrıca masaüstü bilgisayar ve sert tuşlu klavye takıntısı var; çünkü ona daktiloda yazıyor hissi veriyor. Dışarıda bir şey yazmak zorunda kalırsa da mutlaka bir deftere yazar veya ufak notlar alır.
Genellikle, yazı yazarken tek başına kalmayı ve kendini dünyadan soyutlamayı sevdiği için, ben evde yokken yazılarını yazar ya da başka bir odadada olur. Bu nedenle böyle bir anım yok fakat gözlemlerime göre, bazen yazarken kahkaha atar, bazen hüzünlenip ağlar, bazen de sinirlenir. Yani kısaca; hikâyeyi yaşayarak yazıya döker.
Eşinizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Ortak noktalarımız var, mesela sonunu tahmin edemediğimiz, ilginç romanları okuduğumuzda üzerine konuşuruz. Akıcı ve okurken bizi sürükleyen ve sonunda ters köşe ile şaşırtan kitapları tercih ederiz. Özellikle Agatha Christie ikimizin, ortak olarak en sevdiği yazardır. Bazen sevdiğimiz roman karakterlerini konuşuruz. Eşim, bazı platformlarda yıllardır “Desdemona” adını lakap olarak kullanır mesela.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Kendi ilhamı ve hikâyesi dışına çıkmayı sevmez, dolayısıyla dışarıdan başka fikirleri kitabına eklemeyi sevmediği için pek öneri ve fikir danışmaz. Ancak kitap tamamlandıktan sonra okuyup nasıl bulduğumu sorar. Özellikle de kitabın can alıcı noktalarına dair fikrimi alır. Ama zaman zaman bir kitabı için araştırma yapıyorsa, doğru verilere dayalı olması için, gözemlerimi ve düşüncelerimi sorabilir. Örneğin: psikolojik veya sosyolojik konularda. Korkular, insanlar, davranışlar üzerine düşüncelerimi not almışlığı var.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Vanilyalı mumu mutlaka olmalı. Yağmurlu ve kapalı bir hava şart. Yazdığı hikâyeye göre belirli şarkıları dinler. Bazen klasik müzik dinler, ancak bazen de bir bakmışsınız bir Rock parçası ile klavyede takır takır yazı yazıyor. Bu şarkılar ruh haline ve yazacağı bölüme göre önemli bir ritüeli. Genelde dinlediği ve değişmeyen birkaç eser var. Ama ilginçtir ki ona sorsanız, müzik dinlerken yazamadığını ve okuyamadığını söyler. Kitabın en can alıcı noktalarını müzik dinleyerek yazmasının, aslında onun gerçeğine aykırı olduğu sonucunu çıkartabiliriz. Yazarken kesinlikle ses veya etrafında insan istemez. Tamamen izole olur.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Aslında sevdiği ve yazdığı türden hiç vazgeçmez ve genelde gerilim, polisiye ve bilim-kurgu okur; ancak kendi romanları için araştırmayı çok sever ve farklı alanlarda kitaplar da alır. En son okuduğu kitaplardan birkaçı: Olağan Psikopatlar, Nasıl Seri Katil Oldular ve Sevil Atasoy’un bir kitabı.
edebiyathaber.net (10 Mart 2022)