Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair Mustafa Ergin Kılıç’ı, eşi Sibel Kılıç ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Zihninin sürekli yazmaya hazır olduğunu düşünüyorum. Genelde bir şeyler okurken çağrışımlarla yaratıcılığı tetikleniyor sanırım. Koltuğunda oturmuş okurken bir yandan not almayı, yazmayı seviyor. Kimi zaman da birikmiş şeyleri bilgisayar başına geçip aktarmayı tercih ediyor.
Sanıyorum genelde yazarlar izole ve sessiz ortamlar ararlar üretirken. Kendi başlarına kalmayı tercih ederler. Mustafa’da durum biraz daha farklı. O kalabalıklar içerisinde kendini dışarıdan, toplumdan ve insanlardan bir anda izole ederek yazıyor. Öyle bir an geliyor ki, bir bakıyorsunuz dışarı ile teması tamamen kesilmiş. Bir donma anı gibi düşünebilirsiniz. Başka bir evrene akmış, seslendiğinizde duymuyor, cevap vermiyor. İletişimini tamamen kesiyor. Belli ki bir düşünce sistemin içerisinde. Zaman zaman bir saate yakın, bu şekilde ortamdan tamamen soyutlanmış bir şekilde -camdan dışarıya, doğaya, yüzünüze veya çevresine anlamsız anlamsız bakarak- yazıyor.
Ortam onun için önemsiz. Bir alışveriş merkezinde yıllar önce yürürken; önce kafasında birkaç dizeyi çevirdiğini sonra bir kâğıda dizeler yazdığını (bu arada yürüyoruz) ve bir kâğıdın arkasını da önünü de dizelerle doldurduğunu anımsıyorum.
Yine bir gece Ankara Kalesi’nde müzikli bir yere arkadaşlarımızla eğlenmeye gitmiştik. Orada çağrışımlarla yazma istediği tetiklenmiş olacak ki, geceyi bizimle değil tuvalette şiir yazarak geçirmişti.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Yazdıklarını benimle ve kızımla paylaşmayı sever. Bazen bir şiir bazen bir dize. Okurken de yine ilgisini çeken şeyleri paylaşır.
Ben genelde roman, bilinç ve farkındalık üzerine kişisel gelişim kitapları okuyorum. Bilinçe erişim sistemleri üzerinde çalışıyorum. Terapiler ve seanslar veriyorum. Enerji terapistiyim. İlgimi çeken şeyleri paylaştığım ilk kişi eşim oluyor. Kimi zaman bir cümleyi paylaşarak başlayıp, hayat ile ilgili uzun sohbetlere dalıyoruz. Yazarlar ve şairler hakkında da konuşmayı severiz.
Patika Dergisi’ni çıkardığı dönemlerde; ben de seyahat yazıları yazmıştım dergiye. Hem okur hem yazarlık dönemlerimiz de oldu, bu şekilde.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yıllar önce, bu bahsettiğim 2000’lerin başı, her yazdığı şiiri ilk bana okuturdu. Heyecanla düşüncelerimi dinler, görüşlerimi beklerdi. Sayfalarca aralıksız kendi de okurdu. Hazırladığı şiir dosyalarının çıktıları verir, incelememi isterdi. Okuyup düzeltmeler yapıp, öneriler sunmamı da beklerdi.
Her yazdığı dize üzerine uzun uzun konuştuğumuz olurdu. Geçen zaman, şiirinin aldığı yol, kendini geliştirme şekli, yazdıklarıyla ilgili paylaşımlarımızın daha bütüncül ve öz değerlendirmelere dönüşmesine vesile oldu.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Elinde birkaç şiir kitabı ve kalem.
Ve yazarken yalnız kalmayı pek tercih etmiyor sanırım. İnsanların içerisinde, ulu orta yazmayı seviyor. Bu şekilde kendi içine dönüyor. Çevreyi bir an unutup, yok sayarak yazıyor. İlginç bir konsantre olma şekli var. Çok özel bir ritüeli yok yazarken.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Okuma tarzı da biraz ilginç. Aynı anda birkaç kitap okuyor. Dört beş şiir kitabını, bir romanı veya öyküyü, belki de bir kişisel gelişim kitabını paralel okuyor. Evin her tarafında yüzükoyun yatan kitaplar mevcut. Tuvalet lavabosunun yanında, mutfak tezgâhında, koltukta, komidin üzerinde. Neden kaldığı sayfayı kıvırmıyor veya bir ayraç koymuyor onu henüz anlamış değilim. Kitapları iki kanadı açık şekilde her ortamda bırakıyor. Kitapları melek veya kuş mu sanıyor acaba? Büyüsü bozulmasın diye kapatmıyor olabilir mi? Şimdi geldi aklıma!
Hayatını Değiştirmelisin Rainer Maria Rilke ve Auguste Rodinin Hikayesi, Rachel Corbett Sevginin Gücü, OSHO
Lao Tzu’nun Tao Te Ching kitabının dört farklı çevirisini okuyordu geçenlerde. Çevirinin önemli bir iş olduğunu, her kitabın adeta farklı bir kitapmış gibi yeniden yazıldığını söylüyordu.
Şairin Vedası, Forrest Gander
Aşk İçin, Robert Creeley. Bu çeviri şiir kitabının yanı sıra Emel İrtem, Hülya Deniz Ünal, Gülce Başer, Lokman Kurucu, Veysel Çolak, Derya Çolpan, İbrahim Tenekeci, Enis Batur şiir kitapları da mevcuttu koltuğunun yanında. Bir kitaplık gibi geziniyor evin içinde, bir yerden bir yere giderken.
edebiyathaber.net (22 Nisan 2021)