Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair Nazê Nejla Yerlikaya’yı, kardeşi Nevra Yerlikaya ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Düş dünyasını zihinsel dünyasıyla birleştirip ürettiği yer, sessiz ve fazla ışık almayan odasıdır çoğunlukla. Odasından uzakta bir yerdeyse yazmak yerine okumayı tercih ediyor. Okurken çok fazla sessizlik talebi olmuyor ancak yazmak için sessizlik olmazsa olmazlarındandır. Yazarken sıkça denk geldiğim bir şeye örnek olarak bilgisayar başında veya kâğıt üzerinde elinde kalemle uzaklara dalmasını gösterebilirim. Öyle ki o vaziyetteyken gerçekten top patlasa duymaz. Yaklaşıp dürtmeniz gerekir daldığı yerden yüzeye çıkması için.
Kardeşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Bunu söylemekten her zaman biraz burukluk biraz da gurur duyuyorum ki benim özellikle felsefe ve şiire olan alakam onun sayesinde gelişmiştir. Yazmayı ve dahası okumayı bir uzvu gibi benimsemiş biriyle yazı ve okuma üzerine paylaşım yapabilmek için onun yürüdüğü yolu görmüş olmak gerekir diye düşünüyorum. Son iki yıldır aynı evi paylaşıyoruz dolayısıyla edebiyat konusu onun odasına girdiğinizde kendiliğinden beyninizi kemirir. Bana zaman zaman okumam için kitaplar verir. Eleştirel bir bakış kazanmayı ondan öğrendim diyebilirim.
Okuma ve yazarları tanıma konusunda kendisine yakınları çok şey borçludur.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Şiirlerini bana okumayı çok sever. Şiirlerine müdahale etmem genellikle. Sevdiğim dizeleri ona söylerim. Genellikle şiirlerini yazmayı bitirip bana okur. Bu yüzden benden fikir ya da öneri almaz.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Şahit olduğum şeylerin başında pencere önündeki yazı masasındaki yazı lambası ve masanın altında kullandığı turuncu tuz lambası geliyor. Penceresi yarı açıktır, oksijensiz mekan sevmez. Ne hakkında yazdığı konusunda hiçbir fikriniz olmasa bile onu birkaç dakika yazarken izlemeniz size fikir verebilir. Öyle ki kağıda döktüğü kelimelerin taşıdığı kederi yahut sevinci veya başka herhangi bir duygusunu yazarken yaşar ve mimikleri bunu size söyler. Sıklıkla adapte olmak açısından sanırım masa başında yazmayı tercih ediyor. Sessizliği bozacak herhangi tarz bir müzik veya bir insan/hayvan sesi motivesini etkileyebiliyor. Çok nadir de olsa yatağında otururken de bir şeyler karaladığına şahidim.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Şu an Kemal Bilbaşar’ın “Denizin Çağırışı” kitabını okuyor. Masasında okumak için duran kitaplar; Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı (Romain GARY), Kritiğin Toprağında (Yücel KAYIRAN).
edebiyathaber.net (15 Nisan 2021)