Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair Neslihan Yalman’ı, yeğeni Duru Sakinç ile konuştuk.
1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde, o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Öncelikle, kendisine Neslihan Teyze demediğimi, Si dediğimi belirtmek isterim. Küçükken, Neslihan demeyi beceremediğim için, kendisine Si derdim. Büyüdükten sonra da, Si demeye devam ettim. Hatta, ona Si Teyze diyecektim. Fakat, kendisi teyze ifadesini hiç sevmiyor. Bana ‘‘Si demeye devam et.’’ dedi. Bazen onu kızdırmak için, ‘teyze’ ya da ‘Si Teyze’ diyorum. Ama, dönüp yüzüme bakmıyor.
Sorunun cevabına gelince… Si, yazılarını genellikle, evinde mayhoş bir ışıkta yazmayı sever. Yalnız yazar. Ama, işi olduğu zamanlar da çalıştığı sanat akademilerinde buna devam eder. Ayrıca, yanımıza geldiğinde havuzun karşısında oturur. İlham bulmak istediğinde, tatlı küçük kafelerde veya deniz kıyısında çalışmalarını sürdürür.
Evet Si’yle, ilginç bir anımız oldu. Eskiden evimizde iki tane kedi vardı. Birinin adı Çöp, birinin adı Hardal’dı. Bir gün Si yanıma gelmişti. Benim odamda bir yazısını yetiştirmeye çalışıyordu. Hardal’ın da bir aşısı vardı. Ben ve Özge Teyzem onu yaptırmaya veterinere gitmiştik. Hardal aşıdan sonra çok sinirli ve saldırgan olabiliyordu. Bu durum genelde üç gün sürüyordu. Sadece, bana ve Özge Teyzem’e saldırmazdı. Aşı bitti, eve geldik. Hardal kucağımdaydı. Bir şey almak için odama girdim. Si de, yanımıza gelmeden önce bizim oradaki parkta yavru kedileri sevmiş. Hardal kedilerin kokusunu aldı. Ardından, Si’nin suratına sinirle atladı. Si o panikle hızla geri çekildi. Hardal da bilgisayarın üzerine düştü. Si’nin azdığı yazıya patileriyle müdahale etti ve karmakarışık eklemeler yaptı. Si’nin yüzüne pansuman yaptık. Her yeri çizilmişti.
2) Teyzenizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Si’yle beraber hikâyeler, şiirler ve masallar yazıyoruz. Kimi yazdıklarımı bazı yerlere gönderdik. Bazen resim de yapıyoruz. Hatta, koronavirüsün ilk günlerinde gökkuşağı üstüne bir hikâye yazmıştım. Ona yardımcı oldu. Bir de, 23 Nisan şiiri yazmıştım. Yazı yazmak istediğimde, bana destek oluyor. Yaratıcı düşünceye çok önem veriyor. Biliyorum. Bunu hep söylüyor. Bana da onu öğretiyor. Birlikte iyi anlaşıyoruz.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/öneri alır?
Bana hayatla ve özellikle internetle ilgili sorular sorar. İnternet dili hakkında konuşuruz. Arkadaşlarımdan bahsederim ona. Açtığım sayfaları, yaptığım görselleri gösteririm. Beni bazen çalışmalarına da davet eder. Mesela, ‘Korona Matris Şiir Projesi’ yapmıştı. Si, Açık Şiir grubundaydı. Yaptığı o projede benim de yazdığım dizeleri kullandı. Dizelerimi ekliyorum:
Aslında, sevimli bir yarasa hasta olunca
Bütün dünya nefret etti ondan
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazı yazarken mayhoş bir ışıkta çalışır. Çok sert ışıkları sevmez. Masası çalışırken düzenli ve sade olur. Masasının üstünde birçok kitap bulunur. Eğer, masası dağınıksa, hemen toplar. Küçük bir netbook’la çalışır. Not defterleri ve renkli kalemleri de vardır. Yazı yazarken bol bol sade neskafe içer.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Elinde sürekli kitaplar görüyorum, hepsi değişiyor. Son olarak, bir hikâye ve bir oyun kitabı gördüm. Bir tanesi de tiyatro tanrısıyla ilgili, kadınlarla ilgili bir oyundu. Adlarını yazamıyorum. Ezberimde olsa yazardım, pardon.
edebiyathaber.net (10 Aralık 2020)