Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Nurgül Çelebi’yi, arkadaşı Aydın Meral ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Nurgül’ü bir yerde uzun süre görmek zor bir durumdur. Bazen bir kütüphanede elinde mitik kitaplar arasında, kimi kez tarihsel bir olayın peşinde araştırma yaparken sahada, bazen yurt dışında peşine düştüğü bir olayın izini sürerken. Özellikler tarih, mitoloji ve inançların oluşum evrelerine olan ilgisini onu sınırlar arası bir seyyah olarak görebiliriz. Ev dışında olduğunda onu birbirinden farklı bir mekânlarda yazarken ya da okurken görebilirsiniz. Kiminde bir mabet, kiminde bir kafenin dingin bir köşesinde ama evdeyken evin çatı katı onun vazgeçemediği yeridir. Ahşaptan bu mekânda, Nurgül’ün saatlerce ara vermediği olmuştur. Yazı eskizleri, kurgular, yeni karakter yaratmaları… Ve tabi öldürülmeleri… Öyle ya her karakter her zaman var olamaz. Bunlar olurken Nurgül’ün beyninin içinde kıvılcımlar çakmadığı ne malum?
Arkadaşınızla yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Yazarların geneline baktığımızda belki de yeteneğin daha çok o yönde olmasından ya da olana daha çok hâkim olmasından gerek belli bir yazınsal/kurgusal alana eğilir. Kimisi polisiye de bir izlekte iken kimin de tarihsel bir kurgu eğilimi var. Nurgül’de ise bu yelpaze mitik, inanç, gotik bir kurgusal eğilimin yanında akademik alanda da yetkinlik göstermekte. Sohbetlerimiz eninde sonunda yazıya, edebiyata, akademiye evriliyor. Okuduğumuz bir kitaptan tutun da genel bir edebiyat eleştirisine oradan yer yer sosyolojik konulara dek varıyor. Kitap içerikleri üzerinde kimi kez yüzeysel olarak başlayan bir süre sonra bir de bakmışız ki konu dallanıp budaklanıp derin çözümlemelere vardığımız bile oluyor.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Kurgusal metinlerde bazen karakter yaratımı ve olay örgüsünün ne yöne gitmesi gerektiği vb. teknik konularda da konuştuğumuz olur. Bu süreç fikir almaktan çok karşılıklı bir birbirini geliştirme ya da var olan temel bir yapıya küçük dokunuşlar yapmak olarak tanımlasak daha yerinde olur kanımca. Yıllar önce yazdığı ilk iki romanı hakkında uzun bir fikirsel alışveriş yapmıştık. Hatırlıyorum da o süreç kurgusal olan bu metinler için iş karşılıklı bir tez antitez noktasına varmıştı. Neden sonuçlar bir süre sonra bu fikirsel paylaşımımız bir nevi editör-yazar ile yazar-editör boyutuna gelmişti, diyebilirim. Tesadüfler işte. Hatta bu sorulara cevap verirken Nurgül’ün son romanı Tanrı Dağı’nı okuyordum. Kitap bittiğinde muhakkak ona söyleyecek okur penceresinden bir çift lafım, onunda yazar penceresinden. Karşılıklı bir fikirleşme yıllardır var bu beni mutlu ediyor. Yazınsal gelişim, diğer fiziksel gelişmelerle karşılaştırılamayacak bir yöndür ben için. Kimi zamanda yeni başlayacağı bir proje olduğunda bir şekilde iletişime geçer ve konu hakkında dilimiz döndüğünce katkı sunarız buna.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Çatı katı, çatıya vuran yağmur sesi, sonbahar ve Abbas Kamandi, melankolik şarkılar… Nurgül’ün kurgusal metinlerini okuyanlar onun gotik edebiyata, inançlardaki arkaiklere, zamanlar arası geçişler yapan ruhlara –ve kimi kez bedenlere- meyilli bir kurgu seçtiğini bilir. Bundan ki yaz aylarında çok nadir yazar, ona çatıyı inleten yağmur sesi ve kulağında Kamandi’nin sesi ve müziği gerekir ki kurguda güçlü bir hisse ulaşsın. Hatta bir keresinde o ruh haline girmek için melankolik şarkılar açıp ağladığını söylemişti. E haliyle böyle bir yazar arkadaşınız varsa yazdığı kitaplarda dram yönünün güçlü varlığı da olması doğal hale geliyor. Bu açıdan bakınca yazarın puslu havalar sevdiği de bir ayrıntı olarak yazılabilir. Az biraz karanlık, yağmurlu, içerde melankolik bir atmosfer ve zihinde dönüp dolaşan cinler, periler, reenkarne karakterlerin kurguda dört dönmesi işin gereği olmaya başlıyor.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Elinde en son Yunan ve Mezopotamya mitleriyle ilgili kitaplar görmüştüm. Nurgül şimdilerde İsveç’te. Vikinglerin peşine düşer mi bilmem ama mitolojiden beslenmeyi gayet iyi yapar. Bunu kurgularında kullanır ve mitik karakterlere yeni kimlikler verdiği de olur. Akademisyen bir yönü de olduğundan zaman zaman elinde kuramsal kitaplarda gördüğüm olur. Çok yöne hâkim olmak çok yönden beslenmeyi gerektirir ve bunu gayet başarılı bir şekilde yerine getiriyor.
edebiyathaber.net (17 Şubat 2022)