Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık.Yazar Onurhan Ersoy’u, yakın arkadaşı Mehmet Fazlı Gök ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Bildiğim kadarıyla evde hiç yazmaz. Gittiği kafeler var. En çok Nişantaşı Café Nero ve İstiklal’deki Mephisto’ya gidiyor. Galiba Bomonti civarında da yazıyor ama oralarda nereye oturduğunu bilmiyorum. Onurhan her yerde yazabilir gibi görünüyor bana. Çünkü onunla evde, kafede ya da ofiste otururken bir sessizlik anında çantasından iPad’ini çıkarıp kaldığı yerden devam edebildiğini çok defa gördüm. Yazdığının fark edilmesinden rahatsız olmuyor. Dikkati dağılmıyor. Birkaç defa aynı kafeye yazmaya gittik. Farklı masalara oturup yaptık bunu. Büyük bir iş yapar gibi görünmüyor yazarken. Elini kolunu oynatmıyor, bacağını sallamıyor ya da tırnağını yemiyor mesela. Hemen yanına, yere bakıyor bazen, o kadar.
Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Biz ikimiz, edebiyat üzerine konuşmalarımızı, Türk Edebiyatı’nın hâlihazırda 35 yaş altı en iyi iki yazarı olduğumuzdan bir milisaniye olsun şüphe duymadan gerçekleştiriyoruz. Hatta bırakın dünyanın bir köşesinde kalmış Türk Edebiyatının parlak genç yazarı olmayı, yazarlık söz konusu olduğunda Roger Federer’e ya da Michael Jordan’a bahşedilen türden saf bir yeteneğe haiz olduğumuzu bilerek lafa başlıyoruz. Bu yüzden endişeliyiz. Bize yönelen yüksek beklentiyi karşılama baskısı altında ne okuyorsak, ne yazıyorsak paylaşıyoruz. İyi bir yazara ya da kitaba denk geldiğimizde hemen haberleşiyoruz. Birbirlerimizin metinlerini okuduğumuzda ise kalp kırıcı şeyler söylemekten geri durmuyoruz. Bu sayede Türk Edebiyatı’nın 35 yaş altındaki en iyi yazarları listesinde henüz 126. sırada olduğumuzu hemen hatırlıyoruz. Fakat siz yine de buna pek inanmayın.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Onurhan yazdıklarını okutmayı, fikir almayı önemsiyor. Metni dinlendirdikten ve üzerine tekrar çalıştıktan sonra size en iyi versiyonunu okutmak gibi bir açmazı yok. Öğlen yazdığı metni akşamında size okutabiliyor. Tabii sonra metnin son halini de okutuyor. Ve bence duydukları karşısında gerçekçiliğini koruyabiliyor. Savunmaya kalkmıyor. En fazla açıklamaya ihtiyaç duyuyor ama ikna etmeye çalışmak olmuyor bu. İlişkilerdeki genel tavrının aksine daha sessiz bir şekilde dinliyor bana kalırsa. Hmm, diyor mesela. Bu kadar. Gerçi bazen de uzun uzun konuşuyoruz, nasıl daha iyi duruma getirilebilir, sorun var ama nerede, şöyle olsa nasıl olurdu vs. Fikir alışverişinin ne kadar uzayacağı metnin son haline ne kadar yaklaşıldığıyla bağlantılı oluyor sanırım.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Gördüğüm kadarıyla hiç yok. Sigara içmek sayılır mı bilmiyorum ama yaz kış sigara içebileceği yerlerde olmaya çalışıyor bence.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
En az dört kitap filan taşıyor çantasında. Genelde yaşayan yabancı yazarların romanları veya öyküleri bunlar. En son, Ganya Sahaf’tan aldığını söylediği Julian Barnes’ın Metroland romanının İngilizcesini koydu masaya. Onu gördüm.
edebiyathaber.net (14 Eylül 2023)