Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Özge Kılıçoğlu’nu, arkadaşı Ebru Türker Özkoç ile konuştuk.
1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazı masasında, bahçeye bakan penceresinin önünde yazar yazılarını. Yalnız olması gerekir yazmak için. Yazarken yanında bulunmadım fakat yazma esnasında öyküsünü yaşar, size anlatırken öykünün içinde olduğunu, karakterlerle yaşadığını hissedersiniz.
2) Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Özge için kitap okumak nefes almak gibidir. Her gün her saat nerede olursa olsun elinde bir kitap olur, bize okuduğu yazarları, eserleri tavsiye eder. Yakın arkadaşlarımızla okuduğumuz bir kitap ya da metin üzerine alt okumalar yaparız. Sevdiği ya da takip ettiği yazarların Türkçe’ye çevrilmiş kitapları yoksa, İngilizce, Almanca ve Fransızca olanlarını bulur onları okur.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazdıklarını bitmeden çok fazla paylaşmaz Özge. Eleştirilere ve önerilere açıktır. Öyküsü bittikten sonra paylaşır, önerileri dinler fakat bir iki küçük dokunuş dışında öykü zaten hazırdır. Yazılarının ayrı bir ritmi var Özge’nin, dokunursanız o ritmi bozmaktan korkarsınız.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Sessizlik ister, yanı başında kahvesi olur. Öyküsü aslında önceden kafasında yazmıştır, kağıda dökmek kalır masa başında.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Özge aynı anda bir kaç kitap okur. Şu an Louis Jean Calvet’in yazdığı Roland Barthes’in biyografisini, Salman Rüşdi’nin Quichotte adlı romanını, The New Yorker dergisinin son sayısı okuyor.
edebiyathaber.net (25 Haziran 2020)