Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Özlem Ertan’ı, arkadaşı editör Meral Aslankaya ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Özlem’in yazmadan önceki haline; bir öykü ya da roman fikrini zihin dünyasında nasıl şekillendirdiğine tanık oldum ben daha çok. Bu âna tanıklık etmek müthiş bir deneyim. Bir doğum mucizesine tanıklık etmek gibi desem abartmamış olurum sanırım. Ya da bir insanın bir başka zihne, bir başka hayal dünyasına en çok yakınlaşabileceği mesafeyi deneyimlemek de diyebilirim. Şaşırtıcı, sürprizlerle dolu ve insanın yaratıcı enerjisini tavan yaptıran bir durum. Düşünsenize olmayan bir dünya tutkulu bir şekilde gözünüzün önünde canlanıyor, o dünyaya ait karakterler etiyle kemiğiyle, karakter özellikleri ve iç dünyasıyla karşınızda neredeyse üç boyutlu olarak beliriyor; güneşin doğuşundaki mucize gibi değil mi buna tanıklık etmek?
Çünkü Özlem, tutkuyla yazan bir yazar. Ensest gibi, 12 Eylül travmaları gibi, aşkın karşılıksız halleri gibi travmatik meseleleri fantastik bir dünyanın içinde öyle bir anlatıyor ki, siz ancak öyküyü ya da romanı bitirdiğinizde tam olarak farkına varabiliyorsunuz o ağır konunun. O yüzden benim gözümde Özlem, fantastik edebiyatta umudun da yazarıdır.
Özlem’in ilk romanı başta olmak üzere, pek çok kitap ve öyküsünü ilk okuyan kişi olmak benim gizli gururum. Çok az katkım vardır fakat onun yazdıklarına. Birçok yazarla çalışmışlığım var. Fakat Özlem’inkiler kadar her şeyiyle yayına hazır halde çok az dosya gördüm. Hele Artemis Yayınları’ndan çıkan ‘Hayalet Müzik’ kitabında, kurguda, akışta ya da karakterlerde en ufak bir aksamayı geçtim, tek bir virgül bile düzeltememiştim. İnanın tüm dikkatimle, resmen gereksiz bir virgülcük olsun diye aradım. Öylesine kusursuz bir dosyaydı. “Editörleri işsiz bırakır senin gibi yazarlar, olmuyor böyle!” diye takıldığımı hatırlıyorum.
Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Özlem’le gazetecilik yaptığımız yıllarda (onun ilk yıllarıydı, benimse son) tanışmıştık. Bizi yakınlaştıran da edebiyat tutkumuzdu zaten. İkimiz de her şeyden önce iyi birer okuruz. O yüzden önce etkilendiğimiz kitapları birbirimize önermeyle başladık. Kimisinin üzerine uzun uzun konuştuk. Derken yazdıklarımızı paylaşacak kıvama geldik. İşte böylece onun ilk romanı ‘Âşık Kadınlar Denizhanesi’ni okudum. Çok etkileyici buldum, hele de ilk roman için. Yayınevlerine göndermesi için neredeyse Özlem’e baskı uyguladığımı itiraf edeyim yeri gelmişken. Eh, bu da Özlem’le ilgili ikinci gizli gururum. Yeri gelmişken; benim fantastik edebiyatla ilişkim, bu alandaki bazı klasiklerle sınırlıydı ama artık aynı zamanda sıkı bir fantastik okuruyum. Bunu da Özlem’e borçluyum açıkçası.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Özlem’in zengin hayal gücünün yanı sıra derin bir mitoloji birikimi var. Arkeoloji eğitimini ve uzun yıllar müzikle, özel olarak da operayla uğraştığını da ekleyeyim ki, eserlerindeki o fantastik dünyaların nerelerden beslendiği daha doğru anlaşılsın. Dolayısıyla her seferinde büyük bir alçakgönüllülükle fikrimi ister ama ona pek az şey katabilirim. Belki sadık bir okuruyla interaktif etkileşim sağlıyor olabilirim en fazla.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazarken müzik dinlediğini biliyorum. Hatta her kitabının ayrı müziği vardır Özlem’in. İlk romanı ‘Âşık Kadınlar Denizhanesi’ üzerinde çalışırken sürekli Şostakoviç’in ‘1. Viyolonsel Konçertosu’nu dinliyordu. O kitabının müziği oydu. İkinci romanı ‘Benim Güzel Ölülerim’i yazarken Gomidas’ın ‘Badarak’ı hep kulağındaydı. Üçüncü romanı ‘Dolunay Ayini’ne ise Mozart’ın ‘Requiem’i eşlik etti.
Bir de Özlem her yerde yazabilir. Gazetede çalışırken boş zamanlarında kulaklığını takıp romanına dönerdi. Gazetenin o koşuşturmalı ortamında müziğin de yardımıyla kendini dış dünyadan soyutlayıp yazmaya devam ederdi.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Özlem’le etkilendiğimiz kitapları konuşma geleneğimiz var demiştim. O yüzden yakın zamanda okuduğu kitapları bir liste olarak rahatlıkla sıralayabilirim:
Foucault Sarkacı – Umberto Eco
Kadınlar Adası – Kiran Millwood Hargrave
Tanrıçalar ve Tanrıçaların Dönüşümleri – Joseph Campbell
Yeniçeriler – Reşad Ekrem Koçu
Osmanlı Padişahları – Reşad Ekrem Koçu
Kayıp Tanrılar Ülkesi – Ahmet Ümit
edebiyathaber.net (26 Ekim 2021)