Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Uğur Terzi’yi, sevgilisi Şeyma Dağıstan Terzi ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
İlk romanı Meral Uğur’la pek çok yeri gezdi; yazılarını pek çok yerde yazdı diyebilirim. Anıttepe, Ankara’da başlayan Meral macerası beyaz soluk ofis masasından balkondaki ayağı sallanan meşe masaya taşındı durdu başta. Pek kafe restoran gezmemiştir Ankara’da Meral ama takip eden yıllarda pek çok kafe restoranın havasını solumuştur. Aklımda kalan ve unutamadığım birkaç yer var tabii ki. Karakterlerin birbirinden ayrışması için kurşun kalemle yazdığı Orono, Maine’de hem bir market hem bir kafe olan Ampersand’da Fransız usulü iki karış kafe masalarında yazdığı hemen gözümün önüne geliyor. Bir de kitap bittikten sonra düzeltmeleri yaptığı, İranlı Amerikalı maceraperest kimya profesörü ev sahibimizin önerisi üzerine o zamanlar yaşadığımız soğuk üniversite kasabasından kaçmak için gittiğimiz Providenciales’deki tatlı bir kafedeki çabası. Daha çok yer var. Diyebileceğim, kısaca, yazıları onunla gezmiştir, pek çok yerde yazmıştır. İlginç bir anımız oldu mu sorusuna gelince de, şunu paylaşabilirim: Uğur, yazılarındaki dünyaya girdiği zaman öyle sıkı bir konsantrasyona bürünüyor ki, Uğur’un deyimiyle benim kuvvetli kerpeten ellerimin bile açamayacağı, sımsıkı bir su şişesi gibi. Top patlasın, Rio karnavalı gelsin yanıbaşında çalsın oynasın ruhu duymaz. Böyle bir adanmışlığa imrenmemek elde değil.
Sevgilinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Beğendiğimiz hikâyeleri, gerek kurgu, gerek dil anlamında birbirimize paylaşır, överiz. Tabii, bazen bu ters de tepebiliyor. Ben bir romanı çok komik bulmuştum mesela, hâlâ okumadı onu. Bu beni gülümsetiyor. Onun dışında bir de beğenmediğimiz ya da okuduğumuz sırada belki bizim birikimimiz ya da ruh halimizle hizalı olmadığı için kendimizi bulamadığımız eserlerle ilgili paylaşımlarımız oluyor. Dili neden tutarlı değildi, tüh yazım hataları var, kurgu aceleye gelmiş, neden göstermemiş de anlatmış yaptığımız yorumların başında geliyor. Bir de kitap önerileri yapıyoruz birbirimize. Mesela, geçen ben kadın yazar okumak istiyorum dedim, böyle yaz gününde soğuk bir yerde geçsin ve önceden görmediğim bir yeri gezme fırsatı da sunsun diye de ekledim. Hemen kütüphaneden 4-5 kitap çıkardı, birini seçtim ve şimdilerde okuyorum; leziz bir roman.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Benimle yazdıklarını paylaşır, ben de bu eşsiz hediyeyi alır başıma koyar heyecanla okurum. Akış anlaşılıyor mu, tekrar var mı, göstermeyip anlattığı kısımlar var mı diye kontrol ederim. Bir kahve ya da yeşil çay eşliğinde üzerine konuşur, toplantı yaparız. Aklına yatan değişiklik önerilerimi dikkate alır ve bir sonraki kahveli yeşil çaylı toplantımıza kadar vedalaşırız.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Esnek bir yapısı olduğunu gözlemliyorum. Şu kalemim olsun, şu defterim olsun, şu bilgisayar olsun dediğini görmedim ama tabii ki yalnız olmayı tercih ettiğini, kalabalıkta da olsa yalnızlaşmaya ihtiyacı olduğunu gözlemliyorum.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Şu ara Güney Kore’de geçen Min Jin Lee’den Pachinko kitabını okuyor. Rahatça okunabildiğini yani akıp gittiğini ve Güney Kore tarihini ve kültürünü tanımak için harika bir fırsat olduğunu paylaşıyor.
edebiyathaber.net (5 Eylül 2024)