Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Utku Yıldırım’ı, yazar arkadaşı Onurhan Ersoy ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Utku’yu yazarken görmem, arkadaşlığımızın bir kaçıncı yılına geldiğimizde mümkün olabildi ancak. Bir gün, iş çıkışında buluşmak üzere kendisini aradım, o da beni Mecidiyeköy’de bir halı sahaya çağırdı. İlginç bir mekân tercihiydi çünkü kendisini bırakın futbol oynarken görmeyi, futbol konuşurken dahi görmemiştim daha önce. Sohbetlerimiz edebiyat, tenis ve rugby üzerine şekillenir genelde. Mecidiyeköy’de, metrobüse dört dakika mesafede bir halı sahanın kantininde beni bekliyordu. Üzerinde tam takım bir futbolcu kostümü vardı. Forması, şortu, tozlukları, çorapları, kramponları ve saç bandı. Arjantin’in 2014 Dünya Kupası ikinci forması vardı üzerinde. Orada, kantinde oturuyordu. Önünde kalınca bir defter, yeşil bir dolma kalem. Herhalde maçı var diye düşündüm ama yoktu. Maçı olan arkadaşları da yoktu. Sanki bir maçı varmış da maç saatini bekliyormuş gibi hazırlanmış, kantinde çay içip öykü yazıyordu. Biraz sohbet ettik, sonra ben bakarken yazamadığını söyledi ve oynanmakta olan maçı izlememi talep etti. Ben maçı izlerken o da öyküsünü yazdı. Bunu her zaman yapıyormuş.
Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Genellikle okuduklarımızı tartışmak için Tuzla Tersaneler Bölgesine gideriz. Fikri tartışmalar yürütmek için ideal bir mekân olduğunu düşünüyor. Ben de ona uyuyorum. Orada oturur, son okuduğumuz kitapların künyelerini gösteririz birbirimize. Bak, bunun dizgisini kim yapmış, derim ben ona. O da, bak, bunun matbaası ta neredeymiş, der bana.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazmadan önce, benim cümle aralarında zikrettiğim her kitabı not alır ve okur. Geçtiğimiz ay, sırf benden aldığı kitap önerilerini not ettiği defterini gösterdi. Elli sekiz sayfası doluydu. Yazdıktan sonrası içinse, öykünün ruhunu daha iyi yorumlayabilmek için öykülerinin geçtiği yerlere gideriz. Kahire, Bilecik, Sicilya, Mersin gibi güzel memleketlere gideriz. Ama lokal mutfaklar metne karşı mesafemize zarar vereceği için McDonald’s yeriz. McDonald’s yerken öyküleri üzerine konuşuruz.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Bunu ilk soruyu cevaplarken söyledim aslında. Daha geniş bir perspektiften şunu söyleyebilirim: Daima bir kostüm giyer. O öyküleri yazan Utku Yıldırım ve sivil hayatta karşılaştığımız Utku Yıldırım arasındaki farkın altını çizmek için yapar bunu. Yazar Utku Yıldırım olarak kimi zaman Messi, kimi zaman Saul Goodman, kimi zamansa Elton John gibi giyinir. Sanırım en istikrarlı ritüeli budur.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
İki hafta önce görüştüğümüzde, çantasında Kaygılı Çocuklar için Yaratıcı BDT Müdahaleleri, Nutuk’un İngilizce çevirisi ve Satürn’ün Halkaları’nın Almanca orijinali vardı. Ama son iki haftadır Fakir Baykurt’un eserlerini hatmetmeye çalışıyor.
edebiyathaber.net (18 Temmuz 2024)