Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Uzay Görmüş’ü, eşi Luis DéGrigo ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Hemen hemen her yerde yazıyor. Özel olarak kendini odasına kapatıp yazmaz, zaten çok ilginçtir ki kitap yazarken çok konsantre olup kendini dünyaya tamamen kapatabiliyor. Yani ben yanında televizyon seyrederken bile çok güzel yazabiliyor. Bu çok ilginç bir karakteristik bence. Hatta bir şeyler yazma sürecindeyse çoğu zaman ben onunla konuşurken onun kafasının kendi hikâyesinin içinde olduğunu fark ederim. Sorduğum sorulara bir süre sonra ancak bana sorduğum soruyu tekrar ettirip öyle cevap verir. En ilginç olan şey – kendisi genel olarak çok uyumayan biridir ama – yazı yazdığı dönemlerde geceleri uyandığımda kendisini salonda oturmuş yazı yazarken bulurum. Yani tamamen yazdığı dünyaya odaklanmış oluyor.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Aslında o konuda zevklerimiz farklı olabiliyor. Kendisi çok ve değişik alanlarda okuyan biri. Klasikler, felsefe, tarih. Bense genel olarak sadece fantazi veya bilim kurgu kitapları okuyorum. Gerçeklerle ilgili okumayı pek sevmem. İçimi karartmak istersem dünya haberlerini okumam yeterlidir diye düşünürüm. Yani genel olarak okuduklarımız üzerine fazla paylaşımımız olmuyor.Bazı kitaplarda yazarların insan analizleri konusundaki fikirlerimizi paylaşırız. Bazen de çok ilginç ya da yadırgadığı birşeyler okuduysa benimle paylaşıyor ve üstüne konuşuyoruz. Mesela bana en son konuştuğumuz bir konu üzerine Atlas Shrugged okumamı önerdi ve normalde okumadığım bir tür olmasına rağmen kitabı beğeneceğimi düşündüğünü söyledi.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazdığı konular veya özellikle hikâyenin detayları hakkında direk önerilerde bulunmam, hatta başlarda ne üzerine yazdığını bile paylaşmaz, ancak hikâyenin olgunlaştığını ve ilerlediğini düşününce benimle paylaşır, okurum ve hikâyenin kendisinin algılanmasını istediği şekilde algılanıp algılanmadığı, istediği gibi ilerleyip ilerlemediğini tartışırız. Tabi yazdıklarında günlük tartışmalarımızın etkisi vardır. Mesela Megaverse’i, benim dünyanın geleceğine çok karamsar baktığımı söyleyerek ve aslında önümüzde başka gelecek olasılıklarının da bulunabileceğini bana karşı iddia ederek yazmaya başlamıştı. Kitap insanlara hala güzel bir gelecek kurmak için bir şansımız olduğunu anlatmaya çalışıyor. Hem de bence çok güzel bir çözümlemeyle anlatıyor, beni bile belki güzel bir geleceğimizin olabileceğine ikna etti diyebilirim. Yani eşime yazarken direk olarak fikir vermem, ama ilgilendiğimiz alanlar, konuştuğumuz konular ona fikir verebiliyor.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Özellikle bir ritüeli yoktur, benim bildigim kadarıyla. Ama yazarken mutlaka hep çay içer. Onun dışında kendini bir nevi izole eder, mesela sosyal medyayı kapatır, iş-ev ve kitabı dışında fazla başka şeylerle ilgilenmez.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Şu anda eskiden okuduğu bazı kitapları tekrar okuyormuş. Elinde en son ‘Yol Bilenler’ diye bir kitap gördüm, bir de geçenlerde ‘Şeriat ve Kadın’ okuyordu, ondan önce de benim de çok sevdiğim Michio Kaku’dan Geleceğin Fiziği’ni okuyordu.
edebiyathaber.net (5 Ekim 2023)