Uzun zamandır, okurseverlere yazın dünyasının kapılarını yazarlar ve onların yazdığı hikayeler aralıyor. Sanki, kitaplar sayesinde dünyayı daha iyi anlamamızı sağlayan, yepyeni bir dil öğreniyoruz. Bazen, farklı kültürlere sahip insanlar, tüm farklılıklarına rağmen, herhangi bir kitap aracılığıyla aynı dilde bir araya gelebiliyor. Evrensel bir dilde… Okurlar; okuma kulüplerinde kitapları tartışıyor ve haklarında yazıyorlar. Çünkü yaşam yolculuğuna dair deneyimlerimiz çoğu zaman birbirine benziyor. Dolayısıyla, yayımlanan birçok kitap vesilesiyle de yaşam yolculuğuna dair bir takım ipuçları ediniyoruz. İşte size böyle bol umutlu, iyimser, yüksek moralli, iyi hissettiren taptaze bir dünyadan bahsedeceğim.
Yaşam, çoğu zaman roman yazarlarının yazmış olduğu eserlerin oluşturduğu bir dağdır. Özellikle, hayatla ilgili ipucu sunan yazarların başında, dünyada ilk edebi roman örneği olarak kabul edilen 11. yüzyılın başlarında modernleşme çalışmalarıyla beraber yazılmış olan “The Tale Of Genji (Genji’nin Hikayesi)” adlı romanın yazarı Murasaki Shibiku’dir. Yazar 1010 yılı civarında yazdığı bu kitabı, Japon sarayında nedime olduğu esnada tamamlar. Henüz dilimize kazandırılmamış olan roman, Heian döneminde yaşayan ikinci prensin hayatını konu edinir. Kitap, bir ailenin hayatını işleyerek, baş imparatorun oğlunun doğum anı ile başlar. “Genji” adı konacak bebeğin doğum sırasında annesi ölür. İmparator ise doğan çocuğa gözü gibi bakmaya karar verir. Öyle ki, bebek ölen annesinin güzelliğini birebir taşır. Prens Genji’ nin soyunu konu edinen kitapta, “Şeylerin Üzüntüsü” olarak yazılmış 1000 adet satır bulunur. Yazar yaşama dair iyi veya kötü deneyimleri anlatır. Diğer yandan, statükoculuğun insan yaşamını nasıl mahkum ettiğine değinir. Baş karakter olan Genji, yaşam yolculuğuna dair “Aklım oldukça karışık.. Her şey çok uzun zaman önce oldu. Zaman içinde bana geri dönecekler… Bir rüya gibi; ama şimdi benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Daha sonra, sakinleştiğimde…” söylediği cümlesiyle, insanın hayatla olan bağını ve karşılaştıklarından dolayı duygularındaki karmaşayı gözler önüne serer. Her şeyin şekil değiştirerek geri döndüğünü anlatır. Bir nevi, bizi etkileyen olaylarından nasıl sıyrılacağımızı sunar.
Öte yandan, Ernest Hemingway’in 1952 yılında okurla buluşan “Yaşlı Adam ve Deniz” adlı romanında “Her gün yeni bir gündür. Şanslı olmak daha iyidir. Ama ben titiz olmayı yeğlerim. O zaman şans yüzüne güldüğünde hazır olursun.” satırlarıyla karşılaşırız. Yaşam akıp giderken, karşımıza çıkan durumlar ile ilgili ön hazırlık aşamasının önemini vurgulayan yazar, daha sonra şunları söyler; “Yaşamak iyi şeydir.” İşte bu hayati sözler, bizlere hiç bilmediğimiz yaratıcı bir düşünme biçiminin anahtarını veriyor.
Ne var ki, okumak, insanı anlamanın, duyguları ifade etmenin, empati kurmanın, hatta her şey belirsizlikte uçup giderken, ayaklarımızı yere sağlam basmanın harikulade bir yoludur. Bazen de herhangi bir kitap sayesinde öğrenilen bilgilerin hayatımızı nasıl değiştirdiğine dair tatlı bir fikre kapılırız. İşte bu hayati sözler, bizlere bilmediğimiz bir yaşamın anahtarını verir. Çünkü derler ki, her insan kendi yaşamının nasıl ilerleyeceğine dair meraklı bir araştırmacıdır.
Romanlar ise farklıdır; çünkü edebiyat capcanlı ve içten cümleler barındırır. Mesela bir yazarın, roman konusuna dair duyduğu merak bizi de etkiler. Yazarın ele aldığı cümlelerden anlarız ki, yazarların yaşam yolculuğuna dair söylemleri hem deneyimlerinden hem de hayata karşı duydukları heyecandan kaynaklanır. Yazar Jean-Marie Gustave Le Clézio’nun yaşam yolculuğu ve zaman kavramı ile ilgili düşüncesini 1919 yılında yazdığı “Göçmen Yıldız” adlı romanında geçen “Bizim için zaman kavramı yok artık. Yollardayız, uzun zamandır dolaşıyoruz, zamanın var olmadığı bir dünyada.” cümleleriyle öğreniriz. Bu, yazarın da dediği gibi, bazen de zamanın dışında bir yerde yolculukta gezindiğimizi gözler önüne seriyor.
Yaşam yolculuğunu bir nebze yoluna koyanlar kitaplar. Öğretici, yaşamaya dair iç ferahlatan, romanlar ise hala umut vadediyor. Çünkü, yıllarca tanık olduğumuz sağlıksız yaşam standartları hala bir bilinmeze sahip. Böylece, yaşam yolculuğunu bir nebze yoluna koyan yegane bilir kişilerin, çoğu zaman kitaplar olması mümkün. Elbette, herkesin ilk öğretmeni ailesi ise ne şanslı… Ama herkesin ilk öğretmeni romanlarsa süper… Yaşam hem meşakkatli hem de uzundur. Yine de her kitap, yaşamla ilgili her daim yol göstermeye devam eder.
Javier Marias, “Yarın Savaşta Beni Düşün…” adlı romanında “…yaşam eşsiz ve kırılgan.” diye söyler. Oscar Wilde ise “Hiçbir Şey Eskimez Mutluluk Kadar” adını kitabında “Yaşamak, yeryüzünde en nadir rastlanan şeydir, insanların çoğu, yalnızca var oluyorlar o kadar.” cümlesiyle bizi yaşama bağlamayı amaçlayan yegane cümleyi kurar. Goethe ise “Goethe Der ki…” isimli kitabında “Günlük hayat, en etkili kitaptan daha öğreticidir.” derken, okuru daha fazla deneyim sahibi olmaya çağırır.
Yazar Oğuz Atay, “Tutunamayanlar” adlı eserinde ise “Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti, çünkü kendi doğrularımı yazacağıma tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.” Sözüyle önce kendi yaşam yolculuğumuza önem vermemiz gerektiğini hatırlatır.
2022 Nobel Edebiyat ödülüne layık görülen yazar Annie Ernaux ise “Seneler” adı romanında “Kendisini hiçbir yere ait hissetmiyor, bilginin ve yazının dünyası hariç.” diye yazar.
Deneyimin önemini vurgulayan yazar Alison G. Bailey ise “Şimdiki Zamanın Kusursuzluğu” adlı kitabında “En çok yaşayan kimse; en çok düşünen, en asil hisleri duyan ve en güzel hareketleri başaran kimsedir.” der.
Montaigne ise “Denemeler”inde yaşama dair “Hayatın değeri, uzun yaşamasından değil, iyi yaşamasındandır.” sözleri yer alır. Öyle görülüyor ki, edebiyat yaşam yolculuğunu kolaylaştırmak adına iyi bir aracıdır. Özellikle de yazarlar.
Leyla Erbil ise 2011’de yayımlanan “Kalan” adlı kitapta şöyle der; “En baştan başlamak olanaklı mı? Başlansa bile hep aynı yere varılmayacağını nasıl biliyorsun!” Yine aynı adlı romandaysa “Hayatımın neresindeki yaşantıdayım sorarım kendime her gün, sen hangi bilinçtesin lahzen, hangi göklerin bulutlarından yağdın?” sözleri yer alır. Hermann Hesse ise 1919’da çıkan “Demian” adı romanında ise yaşam “Her insanın yaşamı, onu kendine götüren bir yoldur.” diye anlam buluyor.
Gelecekte, yaşam hakkında bize yeni cümleler sunacak olan kitapların hayatımıza girmesiyle, daha fazla bilgi edineceğiz. Yeni yıla girerken, hala insanımız çiçek, yaşam şahane, edebiyatımız harikulade, dört bir yanımız deniz, kum, güneş, kültürel miras ve sanatla bezeli. Yaşanacak çok şey var. Kim ne derse desin, yeteneğinize, azminize, yaşam sevginize, yaratıcılığınıza, endişesiz geçecek olan güzel günlere inanın. Herkesin harika bir yaşam yolculuğuna sahip olması dileğiyle. İyi okumalar ve Mutlu yıllar!
edebiyathaber.net (26 Aralık 2022)