Yaratıcı yazarlık derslerinde sıklıkla karşıma çıkan sorunlardan biri; katılımcıların yazdıkları metinlerin eksik/aksak/yanlışlarını gösterme, zaman zaman da yazılanları onaylatma istemi…
Oysa, bu derslerde sürekli amaçladığım/sorguladığım şu: Önce iyi bir okur musunuz, nasıl bir okuma yönteminiz var, yazma alışkanlığınız var mı; eğer bunlar yoksa nasıl edinebilirsiniz… Bu türden sorular sorarak, belirlediğim konu/tema ekseninde okuma uğraşımın deneyimlerini dile getirir, yazma çabamın yöntemlerini anlatmayı seçerim. Orada asıl amacım kendilerini görmelerini sağlamaktır. Şunu da sürekli yinelerim: yazdığınız metne karışmam, o sizi ilgilendirir. Ben asıl bir metni yazmak için neler gerekli, nasıl çalışmalar yapmalı, hangi süreçlerden geçmeli, ritüelleriniz neler olmalı, hangi enstrümanları nasıl kullanmalısınız, diğer sanat disiplinleriyle nasıl/ne tür bir bağ/iletim kurmalısınız; sunduğum okuma (yazar okuma) listesi ile film izleme programını ne tür bir yöntemle okuyup/izleyip notlar almalısınız…gibi bilgiler verir, deneyimlerimi paylaşırım.
Sadakat, Tutku, Bağlılık
Şunu da en başta söylerim: Buradan yazar doğmaz, olunmaz. Ama nasıl bir okur olduğunuzu keşfeder, iyi okuma yöntemi edinerek yazma alışkanlığı kazanabilirsiniz. Tek koşul: Size getirip sunduklarımı, önerdiklerimi gerçekleştirebilmek için sadakatla/tutku ve bağlılıkla çaba göstermeniz.
Bütün bu çalışmaların yazma isteğini artırabileceği gibi, onlara esin verebileceğini, nereden/nasıl/niçin yararlanabileceğinin yolunu/yordamını göstermemin yazdıkları bir metni düzeltmekten daha önemli olduğunu vurgularım.
Giderek çoğalan bu tür atölyelerde yapılagelenleri duydukça şaşırmadan da edemiyorum doğrusu. Hele hele oturup “yaratıcı yazarlık kitabı” yazmaya soyunanları, insanlara kurallar gösterip bilgiççe edalar takınmalarını hiç anlamış değilim.
Bu atölye çalışmalarını 1990’dan beri sürdüren biri olarak; şunun da altını sıklıkla çizerim: yazmak salt sezgiyle olan bir şey değildir; bilgi gerektirir, yazmak başka yazarların yazdıklarından öğrenilir. Aksi olsaydı eğer iyi bir dilbilgisi kitabı yazarı veya iyi bir çevirmen iyi bir yazar/romancı olurdu.
İyi Bir Okur Olmadan Asla!
İşte bunun için tek yol da iyi bir okur olmaktır. Sonrası ise; iyi bir terzinin elbise dikmesi, iyi bir aşçının lezzetli yemek yapmasına benzer.
Okudukça yazarak, yazdıkça okuyarak kendinizi geliştirebilirsiniz ancak.
Yazan her insan kendi kurallarını kendi yaratır. Bu nedenledir ki yazan birinin en temel işi/uğraşı sözcüklerledir. İşte bu yüzden sözlük ve sözcük okuma bilgisi/sabrı/becerisi olmadan yazıda yol almak mümkün değildir, bence! Bir dil kuracaksanız eğer sözcüklerledir işiniz.
Terzinin ve aşçının el hünerini geliştiren malzemesinin ne/ler olduğunu bilmesi kadar, onları nerede/nasıl kullanabileceğinin de yetisine sahip olmasıdır aynı zamanda.
Yazıda yolculuğun bir zaman uğraşı olduğundan da söz ederken; sık sık edebî akrabalık/kurucu yazarlar/kurucu anlatılar…gibi kavramların altını çizerek örnekler veririm.
Başlama noktası için bunların gerekliliğine değinirken de; birçok yazarın yazma serüvenini dillendiririm. Öncelikle de; Joyce Carol Oates’ın “Bir Yazarın İnancı” (*) kitabını başucu kitaplarının arasına yerleştirmelerini isterim atölye katılımcılarımın.
Üniversitede yaratıcı yazarlık dersleri de veren Oates’ın yazmak/okumak üzerine yazdığı denemelerini bir araya getirdiği bu kitabını okuduğumda, bunun Türkçeye kazandırılmasını istemiş, Elif Erten’e de çevirmesini önermiştim. Yayıncım kitabı yayın programına aldığında da, “Yazmak Nasıl Öğrenilir?” diye bir “sunuş” yazmayı gerekli görmüştüm.
Bir okur olarak Oates’ın kitabından bize yansıyan; bir yazarın okuma biçimidir. Orada neyi/nasıl/niçin okuduğunu görürüz. Ama gözden kaçmaması gereken bir önemli yan da, onu yazmaya yönelten koşullar…Ve o okumalarda adım adım ilerlerken kendisini keşfedişine de tanık oluruz.
İşte yazmak derken; işe asıl kendimizi keşfederek başlamalıyız düşüncesini öne almaktan söz ediyorum.
Evet, evet; dönüp bakın kendinize. Ama okuyarak görün, neleri/nasıl yaşıyorsunuz, okumayı/yazmayı hayatınızın merkezine koyabilecek misiniz? Ve sizi karşılayan daha birçok soru/soruna açık mısınız?
Eminim ki okudukça bunların da yanıtlarını arayarak yol alacaksınız. Çünkü, yazmak bitmeyen bir yolculuktur.
(*) Bir Yazarın İnancı/Yaşam, Zanaat, Sanat; Joyce Carol Oates; Çev.: Elif Erten, 2011, Kavis Kitap, 168 s.
Feridun Andaç – edebiyahaber.net (17 Aralık 2013)