“Yaratıcı yazarlık atölyeleri…” Bu başlığı ne zaman ve nerede görsem acı acı bakarım. Sözcükler uçuşur havada ama ben onların arasından uygun olanları seçip bir şeyler söyleyemem. En başta yaratıcı olmayan yazarlığın nasıl olduğunu düşünmeye çalışırım. Kâtiplerden ayrıştırmak için mi “yaratıcı” sözcüğü kullanılıyor diye sorarım kendime. Ama onların yazar değil yazan olduğunu da bilirim hani. Sonra bu atölyelerden çıkan yaratıcı yazarlarımızı düşünürüm. Tanıdık kimler var, diye. Yaratıcı yazarlığı kimler öğrenmiş, diye. İsim gelmez aklıma. Varsa da bilmiyorumdur atölye kökenli olduklarını. Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali… Günümüzden Ahmet Büke, Karin Karakaşlı, Mehmet Atilla… Hangi atölyelerden eğitim alarak yazar oldular acaba?
Teknik olarak neyin nasıl yapılması gerektiğini göstermesi açısından bir katkı sağlıyor olsa da kişinin yazar olmasını sağlamaz/ sağlayamaz. Belki heveslendirir.
Çocukları da yazmaya heveslendirmesi yönünden, yol gösterebileceğini düşündüğüm bir kitap var önümde. Feyza Hepçilingirler’in kaleminden, Kırmızı Kedi etiketli “Yazarlık Sınıfı.” Yazmak isteyip de nereden başlayacağını bilemeyen çocuklar için bir reçete bu kitap. Petek Öğretmen’in öğrencilerinden biri olacak ve aşama aşama ilerleyecek bu serüvende okuru.
“Yazarlık Sınıfı” okuldaki yazmaya hevesli öğrencilerin oluşturduğu bir sınıf. Sayı olarak Petek Öğretmen’i hayal kırıklığına uğratsa da az öğrenci olması iyidir. Kişi başına düşen ilginin daha çok olması anlamına gelir çünkü. Bilge, Burçak, Duygu, Zeycan, Zeynep, Alp, Demir, Kerem, Ozan ve Serkan… Bu kitabın okurunun sınıf arkadaşları oluyorlar. Bugüne dek herhangi bir atölye çalışmasına katılmadığım için, uygulanan programla ilgili bir yorumda bulunmak istemem. Fakat Petek Öğretmen’in uyguladığı program sanırım olması gerektiği gibi. Böyle bir sınıfta öğrenci olsaydım, bana da bu şekilde öğretilmesini isterdim.
Kitap derslerin sonunda okurun uygulama yapmasına olanak da veriyor. Bölümler arasında boş sayfalara yer verilmiş. Ve o bölümlerde yazar araya girerek okuru/ yazar adayını yönlendiriyor. Ayrıca son bölümde Petek Öğretmen öğrencileriyle vedalaşırken, yazar da okuruyla vedalaşıyor. Kurgu ve gerçek birbirine geçmiş durumda. Bu da okuru kurgunun içine daha kolay dâhil ediyor.
“Yazarlık Sınıfı” yazmak isteyenler ama nereden başlayacağını bilemeyenler, yazacak konu bulamayıp boş kâğıtların ya da beyaz ekranların önünde oturanlar (ki kâğıt-kalem en doğru ve sıcak tercihtir benim için), yazdıklarının doğru veya güzel olup olmadığını merak edenler için bir davet kitabı. Davete icabet eden yazma heveslileri pişman olmaz. Aksine yaşamlarına artı değer kazandırabilirler.
Yazma konusunda bir ders almak gerekirse de Feyza Hepçilingirler en doğru isimlerden birisidir. Onun incelikli anlatımı, özenli dil kullanımı Petek Öğretmen’in şahsında can buluyor.
Yazmak isteyen çocuklar, gençler… Yazarlık Sınıfı’na buyurun!
“Ne farklıyız ne de aynı”
Bir diğer kitabımız da Aslı Eti’nin kaleme aldığı “Bilgelik Okulu / İlk Sır Çözülüyor!” Yine Kırmızı Kedi tarafından yayımlanmış ve çocukları farklı ve keyifli bir okuma serüvenine davet ediyor. Çocuklarla Felsefe Dizisi’nin ilk kitabı. Bilgelik Okulu’nun bütün öğrencileri çok meraklıdırlar ve dünyayı keşfetmek ve akıllarına takılan tüm soruların yanıtlarını aramaktadırlar. Gün ve Bulut’un arasında yaşanan bir olay ise Bilgeus’un Gün’e bir ödev vermesine neden olmuştur. Gün, diğer insanlarla aynı mı yoksa farklı mı olduğunu bulmak zorundadır. Yanıtın peşinde Farklı Ülke, Aynı Ülke ve Birlik Ülkesi’ne gider Gün. Üç farklı ülkede üç farklı yapıda insanlarla karşılaşır. Sonunda anlar ki “insanlar aynı düşünüp aynı hissetmeseler de bir arada olabilirlerdi. Farklı veya aynı olsalar da sel sularının karşısındaki gibi birlik olabilirlerdi. Dünyanın herhangi bir yerinde barış içinde yaşayabilirlerdi.”
Düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan çocukların arzulandığı dünyamızda Aslı Eti, farklılık üzerine güzel bir hikâye anlatıyor onlara. Her biri başka bir Gün olan çocuklara…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (11 Şubat 2019)