80’li yıllarda kişisel bilgisayarların kullanıma girmesi, sonraları bir furya halini alacak devrimler zincirinin ilkini de gündelik dile taşıyan dönüm noktalarından biri oldu.
Renkli, etkileşimli ve daha önceki deneyimlerden çok daha fazla olanak sunan multimedya devrimi ile tanıştık. Bilgisayarlar görüntü, metin ya da ses biçimlerinde hazırlanan içeriklerin bir arada sunulduğu alanlara erişebilmeyi mümkün kıldı. CD-ROM teknolojisi bu alanın olanaklarıyla biçimlendirilen içeriğin taşınabilir hale gelmesini sağlayarak güçlü bir ticari potansiyeli de açığa çıkarmış oldu.
Wired dergisinden Tim Carmody, Wikipedia Didn’t Kill Britannica. Windows Did başlıklı yazısında kağıda basılı ansiklopedi yayımlamaya son verdiğini duyuran Britannica’nın, Wikipedia karşısında yenik düştüğü yorumlarına itiraz ederek oyunun kurallarını değiştiren asıl etkenin, Microsoft’un CD ile satışa sunduğu Encarta ansiklopedisi olduğunu savunuyor. Gerçekten de çoğunlukla siyah beyaz olmaya mahkûm olan fotoğraflardan ibaret yardımcı kaynaklara ek olarak video ve ses kayıtlarının ansiklopedik bilgiyle içiçe geçtiği CD’ler, bilgiye ulaşma biçimimizi kökünden değiştiren asıl etken kabul edilebilir. Wikipedia kuşkusuz erişimi sağlayan araçla ilişkimizde en az bu kadar önemli yenilikler yarattı ve bunlardan yararlandıysa da, sunduğu deneyim aşina olduğumuz bir yapı içinde var oldu.
Sözlük ya da ansiklopedilerin kitaplık raflarında onyıllarca korunabilen yerleri, ancak birikmiş yeni maddelere yer vermek ya da yeni okuyucuların taleplerini karşılamak için yeniden basıldıklarını akla getirebilir. Belki de bu yüzden asırlar boyu yapılarını koruyan bu kadim yayın türleri biçim değiştirdiklerinde haber değeri olduğuna inanırız. Oysa doğası gereği peşpeşe yayımlanarak, sonu gelmeyen bir bütüne doğru birikiyor sanabileceğimiz süreli yayınların geçirdiği değişim doğal görünür.
Gazetecilik ve İnternet sonrası haberciliğin bir bütün olarak geçirdiği evrim bir yana, dergicilik süreli yayıncılığın belki de diğer alanlarla en çok kesişen disiplini. Yüksek maliyetler nedeniyle sonradan kitaplaştırılsa bile tefrika romanlar aracılığıyla edebiyatla, dosya konuları oluşturma deneyimi sayesinde televizyonculukla, yer ve zaman sıkıntısı olmaksızın, demlenerek yapılan söyleşilerden gelen deneyimden yararlanarak radyoculukla kurduğu bağlar, dergiciliğin yayının biçiminden bağımsız karakterini tarif etmek için güzel egzersizler sunuyor.
Bu karakter tarifi, başka bir soruya yanıt ararken çok gerekli olabilecek bir bilgiye de işaret ediyor. İnternet çağında dergiciliğin imkanları ve sınırları neler?
Yıllar içinde baskı teknolojileri ve basılmış dergilerin okunaklı olmak için girdikleri yapısal denemeler, deneyimin kendisine zaten biçim değişikliklerine uyum sağlama becerisi kazandıran bir alışkanlık sunuyor. Dijital dünya bu birikime şekilsel denemelerin maliyetini neredeyse sıfırlama olanağı sunarak büyük bir özgürlük sağlıyor. Örneğin fotoğrafçılık konusuna odaklanan bir e-dergi, siyah-beyaz bir tasarıma kıyasla ek bir maliyet olmadan, yıllar boyunca basılmış çeşitli fotoğrafları, kendi karakteristik renkleriyle yayımlama olanağı bulabilir. Katalog renklerle maliyet hesabı yapılan baskı dünyasında ancak özel durumlar için göze alınabilecek böyle bir editöryel çalışma böylece daha ulaşılabilir hale geliyor.
Müzik dergilerinin, içeriğe konu edilen şarkıları yazıyla harmanlaması da kuşkusuz yepyeni bir yayıncılık ve okur deneyimi yaratma potansiyeli sunabilir. Ne yazık ki müzik endüstrisinin telif konusunda teknolojiyi açık ara geriden takip ediyor olması bu potansiyelleri hakkıyla değerlendirme olanağını yok ediyor. Örneğin Roll dergisinin blind-test söyleşileri, asimetrik telif istekleri söz konusu olmasa e-dergicilik açısından çok verimli olabilirdi. Ne yazık ki plak şirketleri, şarkıların kaydedildiği fiziksel kopyaları çıkarmak üzerine kurulu telif sistemini İnternet çağı gereklerine uyarlayamadı. Roll e-dergisinde yer alması istenen şarkıların kopyalanmadan, doğrudan telif sahibinin yayınıyla içiçe gömülerek sunulması İnternet’in sunduğu olanaklar içinde yer almasına rağmen bir kullanım modeli olarak pratikte hayata geçemedi.
Bu örnek, imkanlar ve sınırlar arasındaki ana çatışmanın öznesini de gösteriyor. Üreticilerin kullandıkları araçlara dair birikimleri ve kavramsal düzeydeki becerileri arasındaki sınır her zaman olduğu gibi görünmez ve tedirgin edici. Dergiciliğin karakteristik tarifi bu açıdan da önemli. Sadece dergiye konu edilen alanlarda üretenler değil, derginin kendisini üretenler de çağın olanakları ve yeni kavramları üretimlerine uydurmakta zorlanıyor. Buna en somut örnek, çevrilen dergi sayfalarına benzetilen arayüzlerle hazırlanan İnternet siteleri.
İnternet’in kendine özgü biçimsel alışkanlık, olanak ve avantajları çöpe atılarak üretilen arayüzler, deneyimi tamamen okurun görsel belleğine hapsediyor. Dijital dünyada (dergi) analoji yapmak denebilecek bu hataya düşen dergi sayısının çokluğu tesadüf değil. Yayıncılık, bilgisayarla birlikte üretim biçimi en çok değişen alanların başında geliyor. Ne var ki, üretimin iki ayrı ayağı, birbirinden görece bağımsız süreçler ile bu değişimi yaşadılar. İçerik üretimi ve baskı alanlarında farklı teknolojiler gelişti ve bunların birbiriyle uyumu sağlanmaya çalışılırken denkleme giren İnternet hesabı şaşırttı.
Bilgisayar destekli yayıncılık eylemini tarif eden anahtar sözcük masaüstü yayıncılık. Bu terim artık neredeyse tüm içerik üretim sürecini içine alan evreni tarif ediyor. Bugün yaşanan sıkıntıların bir bölümü masaüstü yayıncılık araçlarının basılı yayın üretme hedefiyle tasarlanmış olmasından kaynaklanıyor. İnternet yayıncılığının kendine özgü gereksinim ve dinamiklerine uygun biçim yaratmaya uygun olmayan masaüstü yayıncılık araçları yerine, İnternet yayıncılığı için tasarlanmış araçlar kullanılması gerekiyor. Bu da yayıncılık sektörü açısından sıfırdan öğrenilmesi gereken mesleki bir disiplin anlamına geliyor.
Meselenin bir diğer boyutu da gündelik yaşam pratiklerinin geçirdiği değişimin üretim ilişkilerine yansımasında yaşanan sorunlar. Ofis ortamında üretim günün ihtiyaçları için verimsiz bulunan bir örnek haline geliyor. Güncel haber üretmeyi hedefleyenler cep telefonlarıyla bile haber yaparken, özellikle büyük kentlerde coğrafi olarak tek merkezde toplanmak, zaman ekonomisi açısından yüksek maliyet anlamına geliyor. Express ve BiR+BiR gibi slow gazetecilik yapmayı deneyen yayınlar açısından da ofis maliyetini karşılamaya değecek kadar yoğun bir fizikî buluşma ihtiyacı olmadığında İnternet üzerinden haberleşme ve ortak üretim araçları tercih ediliyor. Bu dergilerin neredeyse tüm üretim sürecine İnternet tabanlı araçların hakim olmasına rağmen İnternet’te küçük varlık göstermesinin temel nedeniyse, ilk anılan sorunun ta kendisi. Baskıya hazırlık süreçleri masaüstü yayıncılık döneminden kalma araçlarla sürdürüldüğü için dergilerin, mizanpaja sadık kalınarak İnternet’e taşınmasının pratik bir yolu olmaması ve her iki ortama ayrı tasarım üretebilecek kaynak eksikliği.
Koray Löker – zezine.net
edebiyathaber.net (29 Mayıs 2012)