Sanatçı ve araştırmacı Öykü Terzioğlu Özer, CerEdebiyat’taki konuşmasında Nazım Hikmet şiirini kübist olarak yeniden ele almamız gerektiğini söylüyor.
CerEdebiyat, Nazım Hikmet’in doğum günü için 13 Ocak Cumartesi günü “Kübist Bir Şair Nazım Hikmet” adındaki etkinliği düzenledi. Etkinlikte Nazım Hikmet’in fütürist bir şair olduğu iddiasını sarsan konuşma; minyatür sanatçısı, editör, araştırmacı ve çevirmen Öykü Terzioğlu Özer tarafından yapıldı.
Öykü Terzioğlu Özer, Nazım Hikmet’in yaşadığı dönemi tahlil ederek başladı konuşmasına. Nazım Hikmet’in çağdaşlarının da yeni biçimlere kafa yorduğunu belirten Özer, yeni biçim arayışını, eski paradigmaların yıkılıp yeni gerçeklerin açığa çıkması ile ilişkilendirdi. Özer, Nazım Hikmet’in şiirin biçimine dair düştüğü notları Kemal Tahir’e yazdığı mektuplarından okuyarak katılımcılarla paylaştı.
“Jokond ile Si-ya-u” kübizme bir selam
Nazım Hikmet’in çağdaşlarının da geçmiş ve burjuva sanatı ile hesaplaştığını özellikle resimde Kübizmin Rönesans gerçekliği ile mücadele ettiğini hatırlatan Özer, Mona Lisa tablosunun Louvre’dan çalınmasından sorumlu tutulan Pablo Picasso ve Guillaume Apollinaire’den bahsetti. Rönesans estetiğinin önemli sembollerinden biri olan Mona Lisa tablosunun ve tablonun çalınmasının Nazım Hikmet’in “Jokond ile Si-ya-u” eserinde yer aldığını hatırlattı.
Nazım Hikmet’in bu eserinde yer alan “Dilerim ki kübist bir ressama fırça olsun kemikleri Leonardo da Vinci’nin[1]” dizelerini okuyan Özer, ilk kez edebiyatta kübist kelimesinin kullanılmış olduğuna da dikkat çekti.
Nazım Hikmet’in annesi ressam Celile Hanım’ın Nazım’ın resimlerini kübistlere yakın bulduğundan da bahseden Özer, konuşmasını kübizm üzerine sürdürdü.
Nazım’ın şiirinde kübizmin izleri
Özer, resimde mekanı yok eden, figüre parçalayarak yer veren analitik kübizm ile farklı parçaları bir araya getirip bir kolaj oluşturan sentetik kübizmin şiirdeki temsilini Nazım Hikmet’in eserlerinde görebileceğimizi belirtti. Bunu Shakespeare’in sonelerinin yazılma düzeni ve T.S. Elliot’ın şiirdeki yerleşimi arasındaki farkla açıklayan Özer, Nazım Hikmet’in şiirlerindeki biçimsel düzeni göstererek gerekçelendirdi.
Kübistlerin kullandığı kolaj tekniğinin Nazım’ın şiirlerinde de kendini gösterdiğini “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?” kitabında yer alan “Ayın On dördü[2]” şiiri ile örnekledi.
“Ayın on dördü.
Ayın on dördünü Paris’te aç gezen gördü,
dedi ki:
— Bu gece ay
dibi kalay
bir tencere gibi…
Ayın on dördü.
Ayın on dördünü Fatihli hırsız gördü,
dedi ki:
— Bu gece ay
gökte açık kalan
bir pencere gibi.
Atlasak içeriye,
aşırsak, be imanım,
Meryem Ana’nın
gümüş takımlarını.”
Özer bu şiirde aynı nesneye bakan ama farklı sonuçlara varan öznelerin bir kolaj ile sunulduğuna dikkat çekti ve Nazım Hikmet şiirindeki kübist izlerden bir diğerinin de şiirlerinde yer alan gazete haberleri ve istatistikler olduğunu söyledi.
Özer, Nazım Hikmet’in, şiiri çok seslileştirerek demokratikleştirdiğini, bu açıdan politik görüşünü, şiirde kullandığı teknik ve yeniliklerle hayata geçirdiğinin altını çizdi.
Biçimde devrim
Şiirde biçimin ideolojik bir yansıma olduğunu belirten Özer, aruzdansa serbest biçimi yeğleyen Nazım Hikmet’in bu tercihini, sanatı göklerden yere indirme çabası ile açıkladı. Özer, tıpkı kübist sanatçılar gibi Nazım Hikmet’in gelenekle hesaplaşma, yeni bir biçim ortaya koyma, “soylu” sanatı halkla buluşturma amacını biçimdeki devrimle mümkün kıldığını söyledi.
Neden fütürist değil?
Nazım Hikmet’in fütürist bir şair olmadığını İtalyan şair Tomasso Marinetti’nin 1909 yılında yazdığı Fütürist Manifestosu’ndan alıntılarla açıkladı Özer. Fütürizmin, makineleşmeyi, savaş teknolojisini, sanayi girişimlerini, tersane ve makineleri, kadına karşı düşmanlığı övdüğünü ancak Nazım Hikmet’in böyle bir pozisyonda bulunmadığını ayrıca şiirlerinde gelenekle hesaplaşırken onu fütüristler gibi yok saymadığını aksine eski dili ve kalıpları şirinde sıklıkla kullandığını ve dönüştürdüğünü belirtti.
Özer, Ankara’da yoğun bir katılımla gerçekleşen bu etkinlikte Nazım Hikmet şiirine yeniden bakmamız gerektiğini hatırlattı. Nazım Hikmet bugün 116 yaşında! Ve biz onun şiirini bir defa daha yeniden kübist bir bakışla okumalıyız ki Luvur müzesinde[3] canı sıkılan sanat karışsın sokağa.
Aslı Alpar – edebiyathaber.net (16 Ocak 2018)
[1] Nazım Hikmet, Bütün Şiirleri, Jokond ile Si-Ya-U, YKY, Şubat 2012, Sf. 90
[2] Nazım Hikmet, Bütün Şiirleri, Benerci Kendini Niçin Öldürdü?, YKY, Şubat 2012, Sf. 270
[3] Nazım Hikmet, Bütün Şiirleri, Jokond ile Si-Ya-U, YKY, Şubat 2012, Sf. 80
“Luvur Müzesinde artık canım sıkılıyor
Ve mademki maziyle konuşmaktan çabuk bıkılıyor…”