Yeryüzünün efendisi sanıyoruz kendimizi. Üzerinde yer alan ne varsa insanlık için yaratıldığını düşünüyoruz. Denizler, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar ve daha ne varsa… Böyle düşündüğümüz için de har vurup harman savuruyoruz kaynaklarımızı. Bilinçsizce, sonunu düşünmeden, hunharca kullanıp tüketiyoruz. Yolun sonu? Yolun sonu görünüyor doğa için. Zaman zaman bir direnç gösterip tepki koysa da, intikam alırcasına can yaksa da alınan yolun geri dönüşü yok ne yazık ki. Çevre bilincini bir an önce kazanıp-kazandırıp bu yönde davranış sergilememiz elzem. Aksi takdirde milyarlarca yıldır var olan dünyayı yok etmemiz kaçınılmaz. Belki fiziki olarak ortadan kaldıramayız ama üzerinde yaşanılmaz bir hale getireceğimiz muhakkak.
Bugün sözünü etmek istediğim iki kitap da bu konu üzerine. İlki bilinçli bir tüketim ve doğaya saygıyı işliyorsa da bir diğeri vurdumduymazlığın sonuçlarını gösteriyor bize/çocuklara.
İlk kitap “Bir Plastik Şişenin Yolculuğu.” Tübitak tarafından yayımlanan kitabın yazarı Suzanne Slade, resimleyeni Nadine Wickenden. Çeviri de Özlem Köroğlu’dan. Kitap plastik şişe özelinde plastiklerin dönüşüm hikâyesini anlatıyor. Ki doğada çözünemeyen bir madde olduğu düşünülünce kitabın önemi ortaya çıkıyor. Bizim çocukluğumuzda bu denli yaygın değildi pet şişelerde su tüketimi. Fakat günümüzde akıl almaz rakamlara ulaşmış durumda tüketim sayısı. Bir de içtikten sonra o şişelerin sağa sola fırlatıldığını ya da bilinçsizce diğer çöplerin içine karıştırıldığını düşününce. Ve sorun sadece ülkemizin sorunu da değil. Bütün dünyayı ilgilendiren bir konu bu. kitapta ülkemizdeki rakamlar yer almasa da Amerikalıların günde yaklaşık 81 milyon adet plastik şişede su aldıklarını öğrenebiliyoruz. Yılda da yaklaşık 30 milyar plastik su şişesi. Başka bir pencereden bakınca ülkemizde yeni doğan bebekten en yaşlımıza dek her gün bir adet pet şişe suyu tüketmemiz anlamına geliyor bu rakam. Hâl böyle olunca bilincin oluşturulması şart görünüyor. İşte bu kitap kullanılan plastik şişenin doğaya atılması gerektiğini doğrudan öğütlemese de o şişenin yeniden nasıl kullanılabilir hâle getirildiğini gösteriyor. “Bir Plastik Şişenin Yolculuğu” renkli ve sevimli bir kitap.
*Mita ve Gizemli İnci
Bir diğer kitapsa Mita ve Gizemli İnci. Bu kitap doğaya, denizlere saygı duymazsak neler yaşayabileceğimizi anlatan bir kitap. Sözünü ettiğim ilk kitapta felaket senaryosu gösterilmiyordu çocuklara fakat bu kitap gösteriyor. Elif Özmenek Çarmıklı’nın yazdığı, Eda Çağıl Çağlarırmak’ın resimlediği kitap Turta Kitap etiketi taşıyor. Hemen iç kapakta yer alan bilgi notu durumun ne denli vahim olduğunun da göstergesi aslında. 20 Ocak 2016 tarihinde Washington Post’ta Sarah Kaplan şöyle aktarmış: “Eğer insanlar bu hızda denizlere çöp atmaya devam ederlerse 2050 yılında denizlerde balıklardan çok plastik şişe olacak.” Kahramanımız Mita küçük bir denizatıdır. En sevdiği şey suda baloncuklar yapmak, mercanların üzerinden kaymak, yosunlara tutup sallanmak ve yakın arkadaşları mürekkep balığı Fito ve denizyıldızı Pırıl’la oynamaktı. Yine bir gün Pırıl’la oynarken buldukları plastik şişenin içindeki beyaz nesneyi merak ettiler. Her ne kadar büyük bir inci olduğunu düşünseler de midyenin içinde olmaması kafalarını karıştırmıştı. Meraklı dostumuz Mita plastik şişenin içine girdiği anda da denizlere düşünmeden attığımız nesnelerin nelere yol açabileceğini görüyoruz. Mita’nın serüvenini merak edenler kitaptan okuyadursunlar kitabın sonunda yer alan çarpıcı bilgilerden birkaçını buradan paylaşayım.
*Her dakikada bir denizlere bir kamyon dolusu plastik giriyor.
*Denizlere atılan plastikler yüzünden her yıl bir milyon deniz kuşu ve yüz bin memeli deniz hayvanı ölüyor.
*Yapılan son araştırmalar ise artık insanların dışkısında da plastik bulunduğunu gösteriyor.
İki kitabı ardı ardına okuyunca oturup bir kere daha düşünmek zorunda kaldım. Yeryüzünün efendisi değil, sadece bir parçasıyız. Ve bizden başka nefes alan diğer canlılar kadar hakka sahibiz.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (16 Aralık 2019)