Yetişkinlere Oyuncak: “Building Stories”
Geçen aralık ayının ve yılbaşı hediye sezonunun en çok konuşulan kitabı –“kitap projesi”– Chris Ware’in Building Stories’iydi.
Bugüne kadar hiçbir yerde yaz(a)madım –yanılmıyorsam başka kimse de bahsetmedi– çünkü görmeden, elinize almadan, sadece eleştirileri, övgüleri, makaleleri okuyarak ne olduğunu çözebileceğiniz bir şey değil. Amazon’da da tükendiği için bir türlü edinemiyordum. Derken bir mucize gerçekleşti, kutum (çünkü bu bir kitap değil, çizgi romanlar, çizgi gazeteler ve kitaplardan oluşan bir kutu) elime ulaştı. Ne kadar detaylı ve nefes kesici bir oyuncak olduğunu da şahsen keşfetmiş oldum.
Chris Ware, kitabı başka bir yöne taşımış, birbirine geçen parçalardan oluşan bir bulmacaya dönüştürmüş. Dijital yayıncılıkta yeni yeni denenen detaylandırma, linklerle hikâyeleri başka hikâyelere yönlendirme metodunu basılı formatta denemiş. Ortaya çıkan iş çok başarılı. Hikâyeleri kurgulamak, parçaları birleştirmek, yeni parçalarla eski hikâyeleri yeni hikâyelere dönüştürmek, olayların, anlatıların o ana kadar taşıdıkları anlamı değiştirmek; işte Building Stories’in yaptığı bu.
İlk çizgi roman şeridiyle başlıyorum okumaya. Bir kadını anlatıyor. Anne oluşunu. Çizgi romanları görenlerden değil, okuyanlardan olduğum için önce bazı görsel detayları kaçırıyorum. Ancak ikinci okumamda anne karakterinin bir bacağının sargılı olduğu ilişiyor gözüme. Anne-kız ilişkisi. Anne-koca ilişkisi. Derken birden: İyi ama bacağa ne oldu?
Çizgi roman bitti, yanıtı bilmiyorum. Elimde hikâyenin tek bir parçası var. Meraktan ölüyorum. Kutudaki 14 parçadan rastgele bir tane seçiyorum. “Dünyanın En Muhteşem Arısı Bee’nin Hikâyesi” çıkıyor. İyi ama bunun bacağı kesik kadınla ne ilgisi var. Okuyorum. Çok komik. Trajik. Bir ipucu veriyor bana, ama istediğim yanıtlara hâlâ ulaşamadım. Bundan sonra kalın kitaplardan birine mi geçsem? Building Stories’in kutusunu karıştırıyorum biraz. Gazeteyi andıran parçada (“The Daily Bee”) karar kılıyor ve bir ipucu daha ediniyorum. Hikâye şekilleniyor, ama aradığım yanıtları bulamamakla kalmadım, artık aklımda başka sorular var.
Ben bunları yaparken bütün bir hafta sonu geçiyor. Ware’in kutusu o kadar sürükleyici ki… Bulmaca çözmeyi sevenlere tabii. Hikâye insanın ayaklarını yerden kesiyor mu –hayır. Ama fikir sağlam ve uygulama başarılı. İnsanı A’dan B’ye, C’ye sürüklüyor. Kelimelere dökmesi zor. Kendinizi kaptırıyorsunuz. Anlayabilmek için gerçekten insanın eline alıp bakması gerek. İskenderiye Dörtlüsü’nün ticari, çizgi bir versiyonu diyebilirim belki, kıyas yoluyla anlatmak için. Ama bunda daha bir oyun oynama hissi var. Hikâye ne kadar ciddiyse yöntem o kadar çocuksu. Üstelik parçaları birleştirdikçe, benim gibi kutu da okuyanlardansanız birden gerçek hayattan bambaşka bir öykü canlanıyor kafanızda. Okuduğunuzdan farklı bir şey. Böylece kurgu gerçeğe karışıyor ve anlam yine değişiyor.
Yazdıklarım açıklayıcı olmaktan ziyade daha da merak uyandırıcı. Farkındayım. Açıkçası bu projenin sırlarını ifşa etmek istemiyorum. Pahalı bir proje olmakla beraber –ABD satış fiyatı 50 dolar– belki bir gün Türkiye’deki yayınevlerinden biri de yayımlar ve siz de bu
maceraya atılırsınız kaygısıyla ipuçlarına ve hikâyenin kendisine girmemeyi tercih ediyorum. (İngilizce okuyabilenlere –Türkiye’de varsa varsa Pandora’da vardır, yoksa keşfetmek için Amazon’dan sipariş edip yeni stokların gelmesini beklemeniz gerekecek.)
Dileyen ticari bir proje diyebilir Building Stories’e, ama kadına, modern anne-kız ilişkisine bakışında çok samimi ve gerçek bir yan var (yazarı erkek olduğu halde). Gözlemlerinde başarılı, kurgusunda çok başarılı. İçeriği de şekillendikçe insanın içine işliyor. Bir kitap/kitap projesi 72 saat ne yaptığımı, dünyayı unutturmuş, beni başına çivilemişse o zaman ticari kaygılarla üretilmiş olsun olmasın, hedefini tutturduğunu ve okuyucuya ulaştığını iddia edebilirim.
Etiket fiyatının yüksek olmasına karşın elde ettiği başarı düşünülürse 2013’te hediye sezonları öncesinde ABD’de ve Avrupa’da buna benzer, hikâyeleri kitapların ötesine taşıyan keyifli projeler çok göreceğiz bence.
Zeynep Heyzen Ateş – edebiyathaber.net (22 Ocak 2013)