Çocuk şiirleri yazanlara, aynı zamanda şair de olan Şaban Akbaba da katıldı. Yıldız Şöleni, Lokman Kurucu yönetimindeki Kasım 2022’de Klaros’tan çıktı. Kapaktaki ‘Çocuklara Gençlere Şiirler’ spotu da gösteriyor ki haklı olarak çocuk yazınının her alanı yaş aralıklarıyla ilgili (0/3- 3/6, 6/9, 9/12, 12/15, 15/18). Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, çocuğu 18 yaşından küçük insan olarak tanımlamaktadır. Çocuk, 0-18 yaş aralığındaki bireyler için kullanılan bir kelime. Çocukluk cinsel, zihinsel, bedensel ve sosyal, duygusal gelişim sağlıkları konusunda hazırbulunuşluklarının elde edilmesi açısından 18 yaşına kadar geçen bir süreçtir. Bedensel gelişimi ve beslenmeleri kadar da önemlidir beyinsel beslenmeleri. Şaban Akbaba bunun bilincinde biridir. 5 yılı Almanya’da (Hamburg) Türkçe ve Kültür Dersleri öğretmenliği de olmak üzere yurdun birçok ilinin, ilçesinin köylerinde sınıf öğretmenliği yapmıştır. Ayrıca Bursa Bilim ve Sanat Merkezinde dokuz yıl öğretmen, beş yıl da yöneticilik yapıp emekli olmuş bir yazardır. İster çocuk kitaplarında, isterse çocuk şiirleri toplamı olan ‘Yıldız Şöleni’nde ‘çocuğa görelik’ terimini sıkı gözeten biridir.
Çocuğa görelik, çocuk yazınının her alanı için bence olmazsa olmaz bir bakış açısı, yöntem ve yoldur. Çünkü Çocuğa Görelik çocukların, hayal güçleriyle kurdukları, yetişkinlerden farklı olan, özel ve sınırsız dünyaya hitap edebilmektir. Çocukların ilgi ve ihtiyaçlarını gözeten konuları işleme, onların yaş dönemlerine göre değişen özelliklerini dikkate almak sanıldığı kadar kolay değildir. Biçimsel niteliklerde olma, çocukların kolaylıkla anlayabilecekleri dil ve anlatım tarzı barındırması, böylece çocuklara duygu ve düşünce yönünden katkı sağlaması beklenir yazarlardan, şairlerden. “Bir romana, öyküye ve şiire, ‘çocuğa göredir’ denilebilmesi için, çocuksu duyarlığı başarıyla yansıtması ve çocuk kalbinin duyarlıklarıyla özdeşleşmesi gerekmektedir” kimi uzmanlara göre. Çocuk kitapları, yani ister öykü, ister roman, isterse şiir olsun; çocuğa uygun bir anlatı sunmalıdır. Şaban Akbaba, eğitimin, öğretimin birçok aşamasında çalışmış, emek vermiş biri olarak bu dediklerimin bilincindedir elbette ki. Çocuklar ve gençler için yayımlanmış kitapları, yetişkinler için yazdığı şiir, öykü ve roman kitaplarından katbekat fazladır. Yaş aralıklarının da farkında olduğu için kapaktaki spot cümle boşuna değildir.
Başlangıcı ‘duygusunun sahibini arayan şiirler’dir kitabın. Soru işaretli on dört şiirin adlandırılması çocuklara bırakılmıştır. Kitabın son sayfasına da bu şiirlerle ilgili resimler eklenmiş. Çocuklar, adlandırmalarını bu resimlerin altına yazılacak… Sürprizi bozmuş gibi oluyorum ama bu tarzı beğendiğimi belirtmeliyim. Onlardan birini paylaşmak isterim (sf/10):
içimden akan nehir / bir akar bir yorulur
bazen dipten bulanır / bazen içten durulur
akınca şırıltısı / bulanık dırıltısı / durunca mırıltısı…
Neyi, kimi ya da hangi duyguyu, nesneyi anlattığını çocuklar kolayca bulsun diye mırıltı da olduğu gibi ipuçları da vermiş Şaban. İkinci bölüm, annelere saygımla ‘Anne Şiirleri’nden oluşuyor. Annem Gizi, Çiğdem’in Annesi, Anneme Ulaşır Yolum, Buldum Buldum. Şaban’ın annesine olan duygusundan yola çıkarak duygudaşlık kurmuş ve başka çocukların benzer duygularla anne sevgilerini, özlemlerini dile getirmiş. İlk şiirden bir tadımlık paylaşmak isterim:
küçücüktüm çimen çiçek içinde
göğsü sisli dağlarında yaylanın
eteği ıslanırdı annem inek sağarken
ve bir ezgi mırıldanırdı
onca yıl sonra bile
içimi titretiyor tınısı
en güzel sesi dünyanın
annem sesi (sf/23)
Üçüncü bölüm ‘Çocukların Acısına Dayanamam. Soma, Bartın ve başka kömür ocaklarında yitirdiğimiz babalara ve çocuklarına adanmış şiirlerden oluşuyor. Köprüaltı Çocukları, Umut, Ekmek Kapısı, Yaşam Arzusu, Kâğıt toplayan Çocuk, Anne Özlemi, Salman’dan Önce Ve Salman’dan Sonra, Sevgi Ustası, Çiçek ve Çocuk başlıklı şiirlerden oluşuyor bu bölüm. Eğer şiir, bir tanımlamaya göre başkalarının duygularını da anlatma sanatıysa Şaban, yer yer ancak yetişkinlerin anlayabileceği dizeler kullanarak oluşturmuşsa da buradaki şiirleri gerçekten amacına yardımcı olacak şiirler yazmış. Çünkü o çocuk yazınının her dalından çocukların edebiyat tadı da almasını istiyor ve okuduklarında zorlandığı zaman büyüklerinden rehberlik bekliyor. Haksız da değil. Çocuk Edebiyatı Denilince (2017/Doğu Kitabevi) adlı yapıtımda bunun önemi üzerinde durmuştum. Çünkü çocuk kitapları konusunda ebeveynlerin, yazarların, öğretmenlerin, yayıncıların, hatta eğitim ve çocuk gelişiminden sorumlu olan tüzel ya da sivil her kişinin kurumun sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Beyinsel beslenme de başkalarına bırakılamayacak denli önemli ve gerekli…
Tabii ki insan, yazar, şair, eğitimci, baba olunca; ister istemez dede de oluyor. Dördüncü bölüm bu yüzden ‘Derin’le Şiirsel Söyleşi’lerden kotarılıyor. Şaban’ın kırk yolluk dostum, yoldaşım olduğunu bilen bilir. Ailecek de görüştüğümüz olurdu geçmişte. Oğlunu, kızlarını ve sevgili eşini de tanırım. Ama kızından torunu Derin’i yüzcek görmedim. Ama dedesinin onunla ilgili anlatımlarından dolayı bilirim. Sevimli, sorgucu afacanı… Derin’in soruları, düşünceleri yabana atılacak türden değil üstelik. Evrenler, Gizlisi Saklısı Olan Derin’den Korksun, Derin’in Güzelliği, Derin’den Derin’e, Torunum ve Ben, Derin Dili, Aşkım Derindir başlıklı şiirsel sohbetler, düşünceler ve çocukça sorular toplamı şiirler… Bu bölümdeki şiirler bana, Yalvaç Ural’ın Korkulu Bir Gün, Refik Durbaş’ın İkinci Baskı, Oktay Akbal’ın İkinci Çocuk, Bertolt Brecht’in Yarının Büyüklerine Şiirler, Ümit Denizer’in Al Balon ile Mor Balon, İsmail Uyaroğlu’nun Gül Sağanağı adlı çocuk şiir kitaplarını anımsattı. Çünkü torunuyla ilgili şiirlerde Şaban bunlara eklenecek şiirler oluşturmuş.
Beşinci bölümün adı Bursa’nın Çınarları ve Çocukları’dır. İnkaya Çınarı’na Davet, Gölyazı’da Ağlayan Çınar, Orhan Camii Çınarı’nın Çilesi, Nâzım Çınarı. Şaban, Bursa’da yaşayan ve orayı da seven, bilen biridir. İyi bildiği bu kadim çınarları anlatmış. Nâzım, sanayide çırak çocuk, cami müdavimlerinin gölgesinde oturanlar üzerinden dillendirir doğaya, insana ve geçmişe dair duygularını. Altıncı bölüm de Hayal ve Gerçek’tir. Bir paranın iki yüzü gibi demek yetersiz kalır, birbirinin yerine geçtikleri de olur anlatılanlarda… Baba, Kumru ve Barış, Adım Senin Adın, Kendine Yabancı, Kendini Bulma Oyunu, Kaz Dersi, Hayal ve Gerçek, Gökyüzü Büyüklüğünde Sevgi, Hayvanat Bahçesinde Birkaç Anı, Demokrasi Zamanı, Zamanın İşi, Üç Şehir ve Ülkem, Deniz Otobüsüyle Yolculuk, Denizin Ötesi, İnsanlık Dili, İnsan adlı şiirlerden oluşmuş. Elbette ki şairler için dış-konu sonsuz ve sınırsızdır. Her konuyu içselleştirip kendi şiir balını oluşturabilir. Kimsenin haddi ve hakkı değildir, bir şairin konu seçimine ve yazma biçimine karışmaya… Şaban, zaman zaman duygularının etkisinde ve onda duyumsadıklarını kendince dile getirmiş. Eğer bir tarzdan söz etmek gerekirse, onun da kendine has bir tarzı var. Aslında buna tarz demek ne kadar doğru bilemiyorum ama Şaban, yazdığı kimi şiir ve çocuk öykülerinde de aynını yapıyor. Yani çocuklar edebiyat tadı da alsınlar kaygısı yüzünden bazen çocuğa/gençliğe görelik ile yetişkinlere görelik birbirine karışıyor. Bu tartışılan bir gerçeklik de aynı zamanda. Oysa edebiyat tadı dediğimiz şey ile olmayan şeyler arasında ülke sınırları ve dağları gibi sınırlar da yok. O, en azından bu şiirlerinde zorlanan olursa evdekilerden ve öğretmenlerinden yardım almalarından yana gibi bir tutum sergilemiş diye düşünüyorum…
Yedinci bölümün adı da Çocuk ve Kitap… Şairler, Yazarlar ve Çocuklar, Dileğim, Siz de Çocuk Kitapları… Umudun Dili Yazarın Keyfi, Kutsal An, Arı ve Yazar Bal ve Kitap, Çantamın Gizi, Okuma Öğünleri başlıklı şiirlerden oluşuyor bu son bölüm. Şükrü Bilgiç’in, Ataol Behramoğlu’nun, Nâzım Hikmet’in ve Ali Yüce’nin kimi kitaplarına gönderme yaparak şair ve yazarların hem çocukluklarını, hem de çocuklara verdikleri önemi dile getirmiş. Kendisinin dileğinin dünya çocuklarının mutlu ve acısız, savaşsız bir hayatı yaşamaları olduğunun altını çiziyor. Çocuklara, gençlere dünya kardeşliğini öneriyor. Çocukları, gençleri daha iyi anlamaları için ebeveynlerin ve başka başka insanların çocuk kitaplarını okumalarını istiyor. Çocuklara, gençlere kitapların en yakın ve en sıcak dost, yoldaş, arkadaş olabileceklerini anlatıyor. Arıların çiçeklerden oluşturduğu özgün ballar gibi olduğunu söylüyor. İyi yazarların, şairlerin arılar denli özgün ballar oluşturduğunu adeta haykırıyor dizleriyle. Çantasındaki kitapların dile gelip içindekileri ona ana, baba masalları gibi anlattıklarından söz ediyor. Ve okumanın bir alışkanlık değil de beyinsel beslenmeleri için bir temel ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. Bunları şiirle ve şairce yapıyor.
Bir ailedeki herkesin rahatlıkla okuyabilecekleri ortaya karışık bir tür özgün şiir demeti… Eline, bilincine, diline sağlık şairin… Ve son söz de şairin olsun. Okuma Öğünleri uzun bir şiir. Sözü, duygusu, vicdanı, özgürlüğü elinden alınırsa insanın insan olamayacağını söyler diğer bölümlerde ve der ki
(…) ne kalır geriye insandan
sevgisini alırsan elinden
öfkesi deli yavan
bu yüzden her gece
Yunus Emre okurum
‘sevelim sevilelim’ faslından
Mevlana okurum biraz da
‘gel, ne olursan ol, yine gel, diyen
(…) (sf/106)
edebiyathaber.net (16 Şubat 2023)