“Kaybolduğumuzu anladığımızda, hava kararmaya başlamıştı.” gibi çok etkileyici bir cümleyle başlayan kitabı okumaya başladığımda korona virüsü ile tanıştığımız günlere döndüm. Kaybolmak, karanlık, korku, bilinmezlik, felç olmuşçasına kapana kısılmışlık… Kendi duygularımızı dahi anlamlandıramadığımız günlerde, balkonlarımızdan ya da bize tanınan serbest saatlerde zaruri ihtiyaçlar için dışarı çıktığımız zamanlarda dış dünya ile kurabildiğimiz sınırlı bağlara ve evlerimize kapatılmışlığımıza inat, Bas Pedala Luna dedim ben de yazarımız Hacer Kılcıoğlu gibi. Dar bir zaman dilimini devingen bir üslupla anlatan kitap, adının okurda yarattığı motivasyona bağlı olarak tempolu bir okuyuşla, sıkmadan okutuyor kendini.
Sağlam ve mizahi diyaloglarıyla tanıdığımız yazar, bu kitabında da diyaloglar aracılığıyla çatışmayı tırmandırırken Luna’ya tutturduğu gezi günlüğü ile geriye dönüş tekniğini metnine dahil ediyor. Okur bu sayede hem Luna’yı tanıyor ve onun bisikletle bağını öğreniyor, hem de anne ile kızın niçin Kosova’da olduklarını, karakterlerin davranışlarını anlamlandırabiliyor.
Urim Babacan, Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’nun kurucusu Sema Gür, Kosova’nın Prizren kentinde her yıl ağustos ayında düzenlenen DokuFest, birkaç dokunuşla kitabın sayfaları arasına giriveriyor. Birçok kitabında gerçek yaşamda yer alan ögeleri kurmacaya taşıyan Hacer Kılcıoğlu bu kitabında da onun kitaplarına bıraktığı parmak izi olarak değerlendirebileceğimiz üslubunu İzmir’den Kosova’ya uzanan bir çizgide ele almış. Calvino, Görünmez Kentler kitabında her birine kadın adı verdiği kurmaca kentleri anlatır. Bu kitapta rotasını izledim dediği Marco Polo, tek tek her taşıyla bir köprüyü anlatıyor. “Peki köprüyü taşıyan taş hangisi?” diye sorar Kubilay Han. “Köprüyü taşıyan şu taş ya da bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavsi,” der Marco. Kubilay Han sessiz kalır bir süre, düşünür. Sonra ekler: “Neden taşları anlatıp duruyorsun bana? Beni ilgilendiren tek şey var, o da kemer.” Marco cevap verir: “Taşlar yoksa, kemer de yoktur.” Hacer Kılcıoğlu ise her kitabında İzmir’i bir şekilde mutlaka anlatır. Köprüdeki taş neyse, Hacer Kılcıoğlu için İzmir de odur. Onun İzmir sevgisi ve kitaplarında İzmir’e yer vermesi; çağına tanıklık etmenin yanında çocuk okurların yetişkin okurluğa geçişlerinde, yaşadığı dönemin kıymetlerini ebeveyn ya da akran öğrenmesi ile giderilemeyecek detaylarıyla tanıştırmasına da vesile oluyor.
“Yola çıkmak, kaybolmayı göze almaktır.” diyen Luna’nın maceraperest annesi Sema’nın ele avuca sığmazlığı olay örgüsünü çeşitlendiren, gerilimi tırmandıran unsur olarak beliriyor. Çocuklarda keşfetme duygusunu ortaya çıkarmayı kolaylaştıracak bir karakter yaratan yazar bu karakterin olası risklerini de ortaya koyarak katmanlı bir metin oluşturmayı başarıyor.
Hacer Kılcıoğlu’nun dikkate şayan yönlerinden biri de canlı diyaloglarında kullandığı özgün dili. “Kaplumbağa gibi hımın hımın yürüyen” bir öğretmen; kaynağı belli olmayan, huzursuz eden bir “fıtırtı”, “pıf pıf “ horlayan anne… İlk defa duymuş olsanız da garipsemeden, zorlanmadan anlıyor ve tebessüm ediyorsunuz.
Romanda geniş yer kaplayan korku duygusunu, anlatıcı olarak Luna’yı seçerek anlatan yazar korku duygusunun insanın hayatta kalmasını sağlamasının yanında ıstakoz tuzağı, Şar peyniri, Ferzan Özpetek filmlerindeki zengin sofralar, en büyük beyne sahip hayvan gibi detayların malumatfuruşluk olarak görülmeyecek şekilde okura sunulmasını sağlamış. Korkan insan korkusunu bastırmak için şarkı söyler, kendi kendine konuşur. Luna da korkusuyla baş etmek için zihnini meşgul edecek detayları hatırlıyor.
Anlatılan mekânın sosyal ve siyasal yapısına bağlı olarak, Boşnaklar ile Sırplar arasındaki savaşın insanlarda bıraktığı etkiye değinilen romanda Luna’yla annesi; Buzdolabı Teyze, kocası ve Niko ile “bürek” sıcaklığında bir arkadaşlığa ulaşıyorlar. O halde biz de Luna’nın annesinin Sırp aileye veda ederken söylediklerini uğurböceğinin kanadına fısıldayalım, fısıldayalım ki tüm çocuklar bu ninniyle büyüsün: “Arkadaşlık yoksa sınırlar vardır. Arkadaşlık varsa, sınırlar yoktur.” Yola çıkmak -aynı dili konuşmasanız da- arkadaşlığa varmaktır.
edebiyathaber.net (22 Mayıs 2023)