Bağımsız bir yayınevi olan İstos tarafından yayınlanan Yunan Karası, on bir farklı Yunan polisiye roman yazarının Türk okurlar için özel olarak kaleme aldığı hepsi birbirinden nitelikli on bir polisiye öyküden oluşuyor. Amaç öncelikle Yunan polisiye edebiyatının farklı yüzlerini Türk okuyucuya tanıtmak olduğundan yazarlar öykülerini bu seçki için özel olarak yazmışlar. Editör Vassilis Danellis’in öneri götürdüğü yazarlar, Türk halkı için bir öykü yazma fikrini coşkuyla karşılayıp ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmışlar. Yunan dili ve edebiyatına gönül veren pek çok genç çevirmen, Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu çatısı altında Bodosaki Vakfı’nın desteğiyle düzenlenen çeviri atölyesinde kitabın editörlerinden Profesör Damla Demirözü’nün de desteğiyle yetkin çevirilere imza atmışlar.
Polisiye roman yazarı, editör Vassilis Danelis, iki aylık polisiye dergi 221B’de (Sayı 3, Mayıs Haziran 2016) kendisiyle yapılan görüşmede krize Yunanistan’da herkesin hazırlıksız yakalandığını belirtmişti. Ancak, hikâyelerini kentlerin en berbat sokaklarında, toplumdan dışlanmışların, alt tabakanın arasında kurgulamaya alışkın polisiye yazarları; keskin refleksleri ve biraz da şansın yardımıyla Yunan tarihinin böylesi önemli bir anında toplumun geçirdiği dönüşümü romanlarıyla kayda alan ilk kesim olmuştu. Yunan Karası, Yunanistan’dan on bir Çağdaş Polisiye Öykü seçkisinde, öykülerin büyük bölümünün geçtiği kent olarak Atina, dönüşen ve yeni gerçekliğine uyum sağlayamaya çalışan bir yerdir artık. Şehir, karmaşası ve kalabalığıyla suçun karartılmaya çalışıldığı birçok alan sağlar. Acımasız sokaklarında şiddet kol gezer. Polis, eylemciler ve göçmenler tarihi merkeze doluşur. Meydanda gösteriler ve kolluk güçleriyle çatışmalar sürer. Yunan halkı ekonomi ve siyaset dışında, bir tür varoluşsal kriz de yaşamaktadır adeta.
Öykülerin bazılarında cinayet-soruşturma-çözüm klişesi; matematik (ikiz asallar) müzik (Bruce Springsteen’in gizli konserine suikast) gibi farklı alanlardan gelen öğelerle daha ilginç ve derinlikli kılınıyor. İç içe geçmiş hikâyeler, post modern yaklaşım ve deneysel arayışlar da göze çarpıyor. Kim yaptı tarzında metinlerde; kilitli odalar, tedirgin edici atmosfer, kabuslar ve rüyalar ön planda. Arka planda ekonomik krizin mahvettiği, bireyleri şiddete yönlendirdiği kentleri ve taşrasıyla Yunanistan var. Kriz kaynaklı yoksulluk insanları olmadık suçlara yönlendiriyor: bahis mafyası, uyuşturucu kaçakçılığı, sahtekârlık, hırsızlık ve cinayetler… Siyasiler, iş adamları ve bürokratik kurumlar yolsuzluklara karışıyor. Yeni nesil dürüst ve ilkeli polis teşkilatı kokuşmuş ilişkilerden kaynaklanan bu pisliği temizlemeye çalışıyor.
Her hikâyenin girişinde yazar ve çevirmen hakkında kısa ve özlü tanıtıcı bilgiler yazarların öteki eserlerine yönelik merak oluşturuyor. Kitabın girişinde yer alan editör ön sözü böyle özel bir kitaba her anlamda yakışan bir derinlik taşıyor. Kahraman ve gözlemci anlatıcı aracılığıyla aktarılan öykülerde sinematografik anlatma tekniği ön planda. Muammanın her daim canlı kaldığı olay akışlarında diyaloglar yoğun, betimlemeler özlü ve işlevsel. Öykü kişileri gerçekçi, kadın kahramanlar kişilik özellikleri ve eylemleri ile özellikle aşk temalı olay örgülerine aktif olarak katılıyorlar.
Yunan Karası’nın en heyecan veren yönü, Petros Markaris gibi bildiğimiz yazarlar dışında üç farklı kuşağa ait yepyeni isimler ve nitelikli çeviriler aracığıyla Yunan toplumunun ürkütücü, karanlık ve kaotik yönlerini ortaya döken -suç, gizem, darbe sonrası hesaplaşmalar ve kriz toplumuna dönük tanıklıklar- öyküler okumamız olabilir. Dileriz en kısa sürede Türk polisiyecilerden de benzer bir mantıkla düzenlenen bir öykü seçkisi Yunancaya çevrilir.
edebiyathaber.net (15 Kasım 2019)