Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu
- Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Sadece çocuklar için değil yetişkinler için de yazıyorum. Çocukları seçmemin özel bir nedeni yok. Çocuklara karşı yarı otoriter yarı korumacı bakışımız onların dünyasına girmemizi, onları anlayabilmemizi çoğu kez engelliyor. Çocukları kendi kişilikleri ve özellikleri olan küçük birer birey olarak görmekte zorlanıyoruz. Belki de öteden beri süren ve benim de çocukluğumda deneyimlediğim bu zihniyet beni çocuklar için yazmaya yönlendirmiştir. Çocuk bakışını sadece çocuk kitaplarında değil yetişkin kitaplarımda da zaman zaman kullanıyorum. Anı romanım ‘Mavi Eşek’ buna tipik bir örnek veriyor. Aslına bakarsanız büyük küçük hepimizin yaşadığı ve anlamaya çalıştığı birçok şeyi çocukların da anlayabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle de yazdığım birkaç çocuk kitabımın hem büyüklere hem de çocuklara seslendiği iddiasındayım. Çünkü hepsinin yazınsal ve felsefi bir boyutu var. Sözgelimi “Düş Hırsızları”nda hayallerimizi çalan iğrenç bir yaratıkla, Gipo ile (içimizdeki gizli polis) mücadeleyi anlatıyorum. Bu büyük küçük hepimizi ilgilendiren temel bir sorun. Gipo yaşamımızda bu kadar baskın olmasaydı bugün çok daha farklı bir yerde olurduk çünkü. Bu yaklaşımımı Gipo’su yüksek olan, yani otoriter yaklaşımı iyice içselleştirmiş birçok yetişkin anlamakta zorlanıyor. Kimin için yazıyorsun çocuklar mı yoksa büyükler mi çocuk bunu anlamaz ki gibi tepkilerle zaman zaman karşılaşmışımdır. Doğru, çocuğu geri zekâlı olarak görürseniz tabii ki anlamaz. Nedense bu tür tepkiler de çocuklara çoğunlukla tepeden bakan eğitimcilerden geliyor. Öte yandan ilginç bir şey daha var, bir çocuk kitabı yazdığınızı söylediğinizde bu alanın dışında olan birçok kimse sizi küçümsüyor, çünkü çocuklar hiç ciddiye alınmıyor. Bu da geleceğe ne kadar değer ve önem verdiğimizin bir göstergesi bence. Kuşkusuz bu yaklaşımda çocuklar için yazmamda tetikleyici olmuştur.
- Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Çocukken o kadar çok okurdum ki hangisinden etkilendiğimi söylemem zor. Klasikler Mark Twain’in romanları, Tom Sawyer, Huckleberry Finn, Polyanna, Peter Pan, Küçük Kadınlar her roman yepyeni bir dünyaya götürüyordu beni, tam anlamıyla okuma delisiydim. Tabii o zamanlar ne televizyon vardı ne de bilgisayar. Belki de bunun da etkisi olmuştur. Ama okul öncesinde de resimli yabancı kitaplara çok bakar, resimlere uygun öyküler ve masallar uydururdum. Annem bana hayvanlarla birlikte yaşayan ve onların dilini bildiği için onlarla rahatlıkla konuşan Dr. Dolittle’nin öykülerini okurdu ki bunlara bayılırdım.
- Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Aslında hayır. Çünkü her yazarın kendine göre bir yaklaşımı, seçimi ve üslubu var. Çok beğendiğim kitaplar var sözgelimi Michael Ende’nin “Momo”su ya da “Bitmeyecek Öyküsü” gibi. Ama keşke ben bunları yazsaydım diye hiç düşünmedim. Doğrusunu isterseniz başka yazarlardan etkilenmemiz doğal, ama kendimizi başkalarıyla kıyaslamanın ve yarışmanın iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum.
- Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
Christine Nöstlinger’in kitaplarını çok severim, hemen hepsini okudum. Gerçekten çocuk bakışını yakaladıkları, esprili ve düşündürücü oldukları, ayrıca hem çocuklara hem de yetişkinlere seslendiği için. En sevdiğim kitapları “Salatalık Kralı’nı Kim Takar” ve “Konrad Konserve Kutusu’ndan çıkan Çocuk”. En son “Anneme Bir Koca Arıyorum”kitabını çok eğlenerek okuduğumu hatırlıyorum. Çözülen aile ilişkilerini çocuğun açısından anlatırken hem çok güldüren hem de düşündüren bir kitap.
edebiyathaber.net (28 Kasım 2018)