Bir bilet alın ve sıra size gelene kadar arkanızdakiyle değil, önünüzdekilerle ilgilenin. Bu bir zevkler bahçesi; size en iyi seyir keyfini sunacak bir tema park. Girerken kimliğinizi bırakın, idealleriniz de kapıda beklesin. Çünkü burada her şey bir tiyatro: sahne sizsiniz, seyirci de siz. Protestolar, boykotlar, şiddetle desteklenen ve bir sonraki gün terk edilen söylemler…

Her dönemin bir modası vardır. Bir yıl feminist olmak mecburidir, ertesi yıl maskülen enerjiyi kutlamanız gerekir. Sanat üretmek bir suçtur, ta ki devlet fonlarıyla desteklenen bir sirk yaratılıncaya kadar. Gerçek özgürlük, tüketilebildiği kadar gerçektir. Bu çelişki, protesto ve boykotla birleştirildiğinde absürt bir komediye dönüşür.
Daha düne kadar “ahlaki” sebeplerle linç edilen bir sanatçının eserleri, bugün iktidara yaranmak için yeni bir koleksiyonun baştacı olabilir. Bir filmi izlememek bir direniş örneği sayılırken, bir hafta sonra biletleri kapış kapış giden bir prömiyere dönüşebilir.
KENDİNDEN BAŞKASINI ÖTELEME SANATI Dünyamız kendine bir “the other” yaratmaktan asla yorulmaz. Herkes en az bir defa “ihanet eden” ya da “ihanete uğrayan” olur. Bu sürekli döngüde kendini kahraman gibi görmek yeterlidir, gerisi zaten sosyal medyanın algoritmasına bırakılır.
Kültür endüstrisi, sistemin sürekli yenilediği bir trenddir. 68 kuşağının asi ruhu, bugün tasarımı Apple tarafından yapılan “protesto” t-shirtleriyle satılmaktadır. Che Guevara tişörtleri çin pazarlandı, Kafka kapitalizmin maskotu oldu, Banksy’nin eserleri için milyonlar harcanıyor. Sanat ve direniş birer tüketim malzemesine dönüştü, ancak bunların hepsi “sisteme başkaldırış” diye sunuluyor.
Gerçek protesto artık kolektif bir şekilde unutuluyor. Boykot dediğiniz şey, beş gün sonra biten bir sosyal medya challenge’ına dönüşüyor.
SİSTEME MEYDAN OKUYANLARIN DA SİSTEME DAHİL OLDUĞU BİR DÜNYADA… Bir düşünün: Boykot ettiğiniz bir markanın bir diğer yan kuruluşunu kullanarak protesto hakkınızı sosyal medyada savunuyorsunuz. Tüketmeden var olunamayan bir protesto düzeni içinde, gerçekten sistemin dışında kalmak mümkün mü?
Sanatçılar her zaman söylemlerine uygun yaşamlar sürmüs müdür? Politik olarak “karşı” görünenler, perde arkasında aynı sistemin nimetlerinden faydalanmamış mıdır? En büyük özgürlük savunucuları, en sert sansürleri dayatmış olabilir mi?
ZEVKLER BAHÇESİNDEN ÇIKIŞ İçeride gerçekleri fark eden var mı? Yoksa herkes, kendi balonunun içinde, kendini doğrulamak için mi buraya geldi?
Eğer yanıtınız evetse, kapıyı aralayın ve dışarı çıkın. Ama dikkat edin; çıktığınız anda, en az sizin kadar inançlı bir grup insan, sizi de “the other” yapacak. Ve bu döngü, asla bitmeyecek…
edebiyathaber.net (2 Nisan 2025)