Bazı yazarların kâinata bir armağan olarak geldiğine inanıyorum. Böyle yazarların kitapları olmasa, yazdıkları herhangi bir şey olmasa, okurla paylaştıkları o dünya, fikirler, düşünceler, duygular olmasa eksik kalırdık çünkü. Ursula K. Le Guin o yazarlardan.
Kadınlar Rüyalar Ejderhalar’ı okuyana kadar bilim kurgu ya da fantastik romanlara uzak dururdum. Gerçekdışı olduklarına dair son derece saçma önyargılarım vardı. Ama önyargı olduklarını Le Guin’in kitabını okuduktan sonra anladım. Kadınlar Rüyalar Ejderhalar’daki yazıları ile Le Guin büyülemişti beni. Hemen ardından Mülksüzler’i okudum. Kaçınılmazdı. Müthişti. Ondan sonra bir Le Guin okuru oldum.
Açıkçası denemelerinin tadı damağımda kalmıştı. Zihinde Bir Dalga – Yazar, Okur ve Hayal Gücü Üzerine, kitabın arka kapağında da yazdığı gibi, eski bir dostla buluşmanın ve tadına doyulmaz bir sohbetin tadını verdi.
Kitap, Ursula K. Le Guin’in çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmaların ve farklı medyalarda yayınlanmış denemelerinin bir derlemesi. Hemen her konuya değinen yazılar, konuları itibari ile “Şahsi Meseleler”, “Okumalar”, “Tartışmalar ve Görüşler” ve “Yazmak Üzerine” başlıkları ile dört ana bölüme ayrılmış.
Kitabın son bölümü “Yazmak Üzerine’ başlığını taşısa da kitabın tamamı yazarlık üzerine diyebiliriz. Yazıların tamamına bir bütün olarak baktığımızda Ursula K. Le Guin gibi bir yazarın, yazar olma sürecine tanıklık ediyoruz. Bu anlamda “yazan” edebiyatseverler için çok değerli bir kaynak.
“Şahsi Meseleler”, her ne kadar Le Guin’in kendi iç meselelerini dışarı döken yazılar gibi görünse de elbette çok evrensel. Erkek olmanın hafifliği yanında kadın olmanın ağırlığı dünyanın her yerinde aynı değil mi? Ya birilerinin sizden hep güçlü olmanızı beklemesi ve bunun yoruculuğu? Kendi içimizdeki öfkeyi, sıkıntıyı, isyanı Le Guin’in sözcükleri ile dinlemenin güzelliği… Bu bölümün en keyifli bölümleri Le Guin’in çocukluk anılarına yaptığımız yolculuklar. Onun adalet, empati, duyarlılık konusundaki yetilerinin kaynağının çocukluğunda derin izleri olan Kızılderili tanıdıkları ile yaşadıklarına kadar gittiğini görüyoruz. Onun gözlerini yaşartan anılar okurun da gözlerini yaşartıyor. Ve Ursula’nın kütüphanelerini okurken bugün dünyayı hayran bırakan yazarlığının hiç de şaşırtıcı olmadığını anlıyoruz.
“Okumalar” bölümünde, Borges’ten Mark Twain’e, Dostoyevski’den Tolstoy’a birçok yazara ve eserlerine dair görüşlerini paylaşıyor Ursula K. Le Guin. Yeri geliyor en büyük yazarları eleştiriyor, yeri geliyor eleştirdiklerinin haklarını teslim ediyor. Eser eleştirilerinin yanı sıra bu bölümde okuma sürecine dair de deneyimlerini paylaşıyor; bir eserin gençlikte ve yaşlılıkta, farklı zamanlarda ve farklı koşullarda okunduğunda nasıl farklı yorumlandığına dikkat çekiyor.
“Tartışmalar ve Görüşler”, bu sefer farklı konularda gündeme gelen meseleleri irdeleyen yazılar. Gerçeklik ve kurmaca, edebiyat ödüllerinde toplumsal cinsiyetin rolü, genetik özelliklerin bireyin var oluşunda ve gelişiminde ne tür etkilerinin olduğu ya da olmadığı, toplumun kadına biçtiği roller, mükemmellik sorunsalı, güzellik ve ritim kavramları, anlatmak ve dinlemek, hayal gücünün önemi, zulüm ve savaş üzerine eleştiri ve görüşlerini paylaşıyor bu bölümde. Günlük yaşamda pek de üzerinde durmadığımız birçok detay Le Guin’in yaşamı incelikle ele alan süzgecine takılıp umulmadık yerlere doğru ulaştırıyor okuru. “Neden erkekler değil de kadınlar kendi ayaklarını sakat ederler?” sorusundan yola çıkıp “Sevgi ve şefkat deforme edildiğinde korkunç bir zalimlikle hareket edebilir.” tezinin içinde buluveriyoruz kendimizi. Güzellik ve mükemmellik idealinin gölgesinde kendimize yabancılaşmamızı sorgulayan “Köpekler, Kediler, Dansçılar” isimli yazı kitabın en sevdiğim bölümü oldu. Kedilerin ve köpeklerin katıksız bir doğallıkla sahip olduğu muhteşem özelliklerini tatlı tatlı anlatıp, “Mükemmel olmanın bir sürü başka yolu vardır ve tekine bile ulaşmak için kendinizi cezalandırmanız gerekmez.” diyor Ursula K. Leguin.
“Yazma Üzerine”de yer alan yazılar, Türkiye’de de tartışılan birçok konuya değindiği gibi yazarlara çok değerli tavsiyelerde bulunuyor. Yazarın kendine, hikâyeye ve okura güveni, yaratılan karakterler, yanlış edebiyat varsayımları, yazarlık atölyeleri, hikayelerin nasıl ortaya çıktığı, yazamama sorunsalı bu bölümde yer alan konulardan bazıları. “Dünya öykülerle doludur,” derken yazarlığın uzak bir geçmişten bugüne ve sonsuza uzanan serüvenini özetlemiyor mu?
Ursula K. Le Guin, kitapta yazma konusunda birçok kavram ve olgu üzerinde duruyor. Diğer yandan, söylediği her şey güzel bir dünya düşüne ulaşmanın yollarına dair… En çok üzerinde durduğu kavramlardan biri, çocukluktan yetişkinliğe giden yolda maalesef hızla yitirdiğimiz bir şey: hayal gücü! “Hayal gücü insanlığın sahip olduğu en ama en faydalı araçtır,” diyor ve ekliyor: “Hayal gücü temel bir düşünme yolu, insan olmanın ve insan kalmanın esaslı bir aracıdır.”
Zihinde Bir Dalga, bence en çok da “insan olmanın ve insan kalmanın” yollarını anlatıyor…
Şule Tüzül – edebiyathaber.net (26 Eylül 2017)